Lilypie Third Birthday tickers

Lilypie Fourth Birthday tickers

30 Aralık 2011 Cuma

YENİ YIL GELMİŞ HOŞGELMİŞ...


Allah'ım hayırlısıyla gireceğimiz yeni yıl içerisinde öncelikle tanıdığım tanımadığım herkese, tüm sevdiklerime, aileme ve bana, ilk olarak sağlık, sonra huzur, mutluluk, birlik vee en  hayırlısından en helalinden para ver. Kazalardan, belalardan, afetlerden bizleri koru. Hiçbir yavruyu anne babasız bırakma. Anne baba omak isteyenlerin yüzünüde güldür Allah'ım. Aklımızdaki fikrimizdeki hayallerin umutların gerçekleşmesini  ve yeni bir yıla gülerek huzurla sağlıkla merhaba deyip aynı şekilde güle güle demeyi bizlere nasip et.

Herkesin yeni yılını kutluyorum

Nice mutlu yıllara. 

22 Aralık 2011 Perşembe

AŞURE...

Hep anneciğim yapsada yesem derdim. Ama anadan uzak olunca iş başa düşüyormuş. Bir sene annem ve babam bizdelerdi ve annemle beraber yapmıştık aşureyi. Şimdi iki üç yıldır kendim yapıyorum büyümüşüm dimi :)) Aslında yapılması çok kolay birşey ama nedense gözünde büyütüyor insan yada kendi adıma konuşayım ben biraz büyütüyorum sanırım. 


Aşureyi yaptım komşularıma dağıttım sonra bir güzel yedik ailecek. Herkes çok beğendi. İşte tarifi;

500 gr buğday
200 gr nohut
200 gr fasülye
100 gr fındık
100 gr kuru üzüm
1 paket kuş üzümü
1 paket çam fıstığı ( dolmalık fıstık)
100 gr kuru kayısı
100 gr kuru incir
1 tane elma
1 portakal kabuğu minik doğranmış
5 6 tane karanfil
1.5 kilo şeker ( bana biraz tatlı geliyor aslında bu ölçü)

Süslemek için minik doğranmış portakal, kivi, nar ve çekilmiş ceviz.

( Malzemeler ve miktar isteğe göre azaltılıp çoğaltılabilir)

Yapılışı ise akşamdan buğdaylar iyice birkaç defa yıkanıp süzülür. Tencereye alınır üzerini bir miktar geçecek kadar su eklenir kısık ateşte kaynatılır. Buğdaylar kabarınca ocağı kapatıyoruz ve sabah kadar tencerenin kapağı kapalı bekletiyoruz. Nohut ve fasülyeyide akşamdan haşlayabilirsiniz.

Sabah buğdayların bulunduğu tencereye bir miktar daha sıcak su ekleyip ocağa alıyoruz. Diğer yandan incir ve kayısıyı minik doğrayıp ayrı ayrı, kuru üzüm ve kuş üzümünüde aynı şekilde ayrı haşlıyoruz ve kenarda bekletiyoruz. Buğdaylar kaynamaya başlayınca içerisinde haşlanmış nohut ve fasülyeyide ekliyoruz. Ardından minik doğranmış portakal kabuğunu ve minik doğranmış elmayı ilave ediyoruz. En son haşlanmış suyu süzülmüş kayısı, incir, kuş üzümü, kuru üzümü ve karanfili  ekliyoruz. Fındık ve fıstıklarıda içini atıp bir iki karıştırdıktan sonra kapatım aşamasında şekerini ilave edip karıştırıyoruz ve ocaktan indiriyoruz tenceremizi.

Servis ederken süslemelerde tarçında ekleyebilirsiniz. Afiyet olsuun.

Son olarakta yazmadan geçemeyeceğim birşey var. Çocukken hiç unutmam büyüklerimiz aşurenin buharını gözlerimize sürerlerdi nedendir bilmem şifa olsun diyedir herhalde. Bende aynısını kızıma uyguluyorum şimdi:)

DAĞIT DEFNECİK, TOPLA ANNECİK:)..

Anneciim bu nediy? Anneciiim nu neyeye?


Baaak bu obodüs (otobüs) , bu ü ü rü üü hoyoz (horoz) bu da ödeek (ördek) diye soru cevap kendi kendine yerleştirmeye çalışıyor hepsini Defnecik. Parçaların yerini bulamadığında yada ters koyduğunda ise "omadı annecim" deyip benden yardım istiyor.


Ah birde her defasında döküp oraya buraya dağıtması olmasa. Koltuk altından, odasının her bir köşesinden topluyoruz parçaları. Ama Nurcan teyzesinin hediyesi olan puzzle ile çok eğleniyor bu ara. Bazende sıkıdım anneciim deyip öylece darmadağın  bırakıp başka şeye yöneliyor hemen. Toplama işini ise" yardım et kızım hadi " desemde ben üstleniyorum tabiki:) 

21 Aralık 2011 Çarşamba

HEPİ DÖRTEY TU YUU...

Size, Defne Ela'nın oyun hamurundan yaptığı bu şeyler nedir diye sorsam ne dersiniz?


Bunlar, kızımın hergün ama hergün "anne sendelyemi ittiyom hamır ittiyom" demesinin ardından oturup yaptığı, üzerinde mumları olan  hamurdan doğum günü pastaları :)
Çok güzeller öyle değil mi?


Günlerdir sıkılmadan oynuyor hamurlarıyla böyle. Pastasını kendi elleriyle yapıp mumlarını da dikiveriyor ortalarına. Sonrada bir güzel üflüyor prensesim.


Her defasında alkış yapıyor "hepi dörtey depneee, ikiii dodun depneee" şarkısını söyleyerek.

Sanırım bizim evde bir süre daha devam edecek doğum günü kutlamaları :))  


20 Aralık 2011 Salı

ARTIK YORUMLARA AÇIĞIZ:)) ,,

İyiki sevgili Serra'nın bloğuna yorum bırakmışım da O'da bana cevap vermiş.


Ne zamandır ne ben ne de bloğumun takipçileri tarafından yorum alamıyordum . Ben de gelen yorumlara cevap veremiyordum. Bazı bloglara başka yöntemlerle yorum bırakmaya çalışıyordum ki bugün bu sorunuda Serra tarafından halletmiş oldum. Çok basit birşeymiş aslında ama aklıma bile gelmemişti. Teşekkürler Serra.


Artık yorumlara açığız:)))

19 Aralık 2011 Pazartesi

EMZİK KULLANIMINDA MUTLU SON...

Daha 40 çıkmış mıydı tam hatırlamıyorum bile. Gelen giden misafirlerimiz emzik aldı mı denedin mi? aa dene istersen çok rahatlatır seni demelerine karşın, eh bendeki o anki merakla hemen kaynatıp tıkıvermiştim kızımın ağzına emziği. Defne bebekte, maşallah çokkudu çokkudu sanki beklermiş gibi yapıştı emziğe. O gün bugündür aşırı derecede düşkün olmasada hep kullandık durduk. Çoğu zaman uyku aşamasında, kimi zaman araba koltuğunda dursun diye, kimi zamanda işim olunca sakinleştirsin diye veriyordum. Uzun zamandırda uyanır uyanmaz kargaya atıyordu emziğini Defnecik.

Kendimce kafamda zamanı belirlemiştim aslında. Aynı anne sütünden kesmeyi düşündüğüm ve bunu uygulamaya geçirdiğim gün gibi. Bir yaşına kadar ya emziricem, emmezse sağıcam yine vericem sütüm geldiği sürece demiştim hep  ve bir yaşına kadar zorakide olsa içirmiştim sütümden ve o gün bitirmiştim olayı. Bu konuda çektiğim sıkıntıları burada anlatmıştım daha önce. Emzik konusunda da 2 yaş diye karar vermiştim. Doktorumuzda hiç onaylamıyordu bu durumu ama "madem emiyor 2 yaşında mutlaka bıraksın" demişti. Ee 2 yaşta bitti fakat Defne aklına her geldikçe "anne meme ittiyom" , uyurkende alışkanlık yaptığı için yatağa girer girmez "hadi memeyi ver anne" demeye başlamıştı son 1aydır. Kargayı falanda takmıyordu:))

Vee 16 aralık 2011 tarihinde pat diye bu işe son verdim.

Nasıl mı?  Çok kolay oldu gerçekten. yedek kenarda duran bir emziği vardı ne olur  ne olmaz diye yedekteki emziği  ucundan kestim  "anne meme" dediği o sabah  camı açtım vee "aaaa kızım bak memen burdaymış sanırım köpekler ısırmış " dedim ve eline verdim. Önce şaşırdı baktı inceledi ve attı ağzına ııh olmadı çekti çekti olmuyor en son çıkardı. Ve son emişi oldu, o gün akşama kadar emzik aklına geldikçe "anne memeyi hav hav ısıdı töpek ısıdı yaa"  dedi ve hiç istemedi prensesim.

Artık geceleri gündüzleri emziksiz oynuyoruz, arabada geziyoruz en önemliside emziksiz uyuyoruz. Çok zor olur demiştim kendi kendime fakat benim içinde Defne içinde ama kolay oldu Allah'a şükür.

Şimdi emzikli bir çocuk gördüğündeki durumu ne olacak onu merak ediyorum. Gerçi dışarıya çıktığımzda çoğu bebeklerde gördü  birşey demedi ama bundan sonra göreceğiz. 

Şimdi sırada ikinci ve en önemli sınav var "tuvalet eğitimi". Sanırım buna çoook çalışmam gerekecek:)))


SELAM SANA EY BLOG :) ....


Herkese selam,

neredeyse 1 ay olmuş bloğa yazmayalı. Hatta son postumuda Bursa'da eklemiştim.

Daha önce babamın ameliyat olacağından  söz etmiştim sizlere. Defnoş'umun doğum gününü kutladıktan bir gün sonra yani 22 kasım günü Bursa'ya gittik. Babacığımı sabah erkenden ameliyata almışlar biz yetişemedik. Ancak öğleden sonra yanında olabildik.

Büyük bir ameliyat atlattı ama iyi çok şükür. Belinde hem kayma hem iki fıtık hemde seneler önce geçirdiği trafik kazasının eseri omirikte zedelenme vardı. Hepsi birden yüklenince taşıyamaz duruma gelmişti artık ağrıları. Bunca sene katlandı fakat artık dayanamayınca, risklide olsa ameliyat olmaya karar verdi ve oldu. Beni ve ailemdeki herkesi çok korkutuyordu ameliyatının büyük olması sonucu ya iyi olmazsa düşüncesi. Yanına gittiğimiz o gün kendimi ağlmamak için zor tuttum. Günler öncesinden stresi üzerimdeydi zaten. Her evlat gibi hiç kıyamıyorum anne babamın acı çekmesine. Hele ki baba. Hani hep güçlü olmalıdırlar ya hani onlar hiç üzülmez üzülsede belli etmezler hep dimdik dururlar. O halde yatakta acı çeker durumda görünce kahroluyor insan.

Ameliyatı çok iyi geçmiş doktorunun söylediğine göre.Beş platin yerleştirilmiş omuruliğine. Üç gün hastanede yattıktan sonra taburcu oldu. Defne ve ben 12 gün kaldık yanlarında. Günden güne daha iyi oluyor babam. Ağrılarının geçmesi ve tam olarak iyileşmesi biraz zaman alabilir belki. 

Defne'ye deden hasta oldu diye anlatmıştım yolculuk sırasında. Hastane odasına girer girer girmez dedesinin yanına gidip elini öptü.Sonrada "dedecim kalk oyundak oynuyalım"  dedi  hepimizi güldürerek. Dedesi yürüyüşünü yaparkende hep elini tuttu kızım. "Dedem hatta oldu uf oldu ilaç iççek geççek" dedi durdu.

Şimdi hergün konuşuyoruz babamla gayet iyi dışarı çıkıp kısada olsa yürüyüşünü yapabiliyor, camiye gidip namazını kılabiliyor. Rabbim önce babama sonra herkese sağlık sıhhat versin inşallah.

Evimize yani İstanbul'a döndüğümüzde birkaç gün misafilerimiz vardı . Ardından kızımdan 3 gün küçük arkadaşı Hilal Ilgı'nın doğum günü partisine gittik. Sağolsunlar babamın yanında olacağımızdan dolayı bizim için ertelemişlerdi kutlamayı.Tam bir curcuna ve kalabalık herkes bir yerlerde kahkaha şamata geçirdik o günüde.

Durum böyle oluncada arada sırada girip kim ne yapmış diye baksamda bloğuma birşeyler yazmaya fırsat yaratamıyordum bugüne kadar.

Yine çok uzattım.

Şimdilik bu kadar, sevgiyle sağlıkla kalın inşallah...

23 Kasım 2011 Çarşamba

2.YAŞ GÜNÜ MENÜMÜZ...

Önden, tatlılar tatlısı cicili bicili hazırlanmış Defne Ela:)

Pastasını incelemeye doyamazken,


 kıyafetiyle birebir uyumlu pepeli doğum günü pastamız (pastacı rapunzele teşekkürler) ,


Nurcan Teyzeye çooook teşekkür ederiz tekrardan. Süpriz gelen doğum günü kurabiyelerimiz,


Nişastalı papatya kurabiyeleri,

   

Tuzlu ve peynirli, yıldız+papatya kurabiyeler
 

Kaşar peynirli mayalı poğaçalar,


Yalancı su böreği,


Havuçlu patates çanakları,


Nar ekşili kuru patlıcan dolması


Veee bütünüyle masamız,


Meraklı ve sevinçli Defne Ela, masa kenarında


Kızlar çetesi yine birlikte,


Menüye son olarak eklediğim meyve çubuklarının fotoğrafını çekemedim ama çok hoş bir görüntü ve lezzetiyle masada yerini aldı.

Tüm dostlarımıza ve yakınlarımıza güzel geçen gün ve hediyeleri için teşekkür ederiz.

Seneye tekrar bu neşeyle, sağlıkla kutlayabilmek dileğimle.

Sevgileeer.

21 Kasım 2011 Pazartesi

BUGÜN DOĞDUĞUN GÜN KIZIM...

Doğduğun ve ikinci yaşına merhaba dediğin gündür bugün meleğim.

İki yıl oldu seni kucağımıza aldık, mutluluğunla mutlu olduk, hastalığınla üzüldük, yaramazlıklarına güldük, bazı hallerine kıyamadanda olsa kızdık.

O gülüşün, o her daim mutlu oluşun, annecim deyişin, öpüşün  ve benim sana doyamayışım.

Babana nazlı , anneye her haldesin ve yaramaz. Hep hareketli oyuna ve gezmeye doymayansın. Yeni yaşının özelliği paylaşımda zorlanan fakat sıcak kanlı ve sevecensin. Sürekli isteyensin şu günlerde, sürekli konuşansın bazen Defne'ce ama çoğu anlaşılan. Herşeyi bilgiğin halde hala popoda bezi olan, uyurkende olsa emziğini arayansın.  Meyve ve zeytini çok seversin ama diğer yemekler konusunda genelde anneyi zorlayansın. Geceleri yatağında  sabaha kadar uyumaktansa, gece yarısı uyanıp anne babanla uyumayı tercih edensin. Bitak (kitap) okumayı seven ama çabuk sıkılansın her zaman olduğu gibi. Bildiğin şarkıları yarım yarım söyleyen dans edensin. Sabahları "anne kalk babaltı edelim" " baba ise ditmiş" diyensin. Ezan sesi duyduğunda el açıp amin diyen, aklına gelişinde " anne men amin yapıyom" deyip namaza duransın:) Kaç yaşındasın diye sorduğumuzda cevap bu ara hep aynı 4:)  Daha o kadar büyümedin dediğimde ise "men bocaman oldum büyüdüm" deyip kollarını yukarı kaldırsansın. Sıkıldığında" babaanneye ditçem" diye dakikalarca kapıda ağlayanasın. Vee bir haftadır" ikiii dodun depneee" diye şarkı söyleyen "anne, baba patta acak mum üplücem" diyensin.

Yazmaya anlatmaya doyamadığımsın. Bazen gözümden akan yaş, bazense yüzümde tebessüm yada kahkahasın. Bazen kollarımın arasında minicik masum bir kız, bazense akıllıca benle kavga eden tatlı cadı. Benimsin, bizimsin. Canımızdan cansın güzel prensesim benim.


Hayat bazen çok acı olsada biz büyükler için, senin canın hiç yanmasın meleğim. Gözünden bir damla yaş akıtmasın Rabbim. Annen pek olamasada baban gibi hep pozitif düşünen ol kızım. Hep iyiyi görsün gözün. Önce anne babana sonra vatana millete hayırlı bir evlat ol inşallah. Seneye bugünde sonraki senelerde hep beraber kutlayalım yeni yaşını.  Anne ve babanla, dedelerinle, anneanne ve babaannele, teyzelerin amcaların dayıların kuzenlerin ve abla ve arkadaşlarınla eksiksiz hep sağlıklı mutlu günlerde inşallah.

Tüm dualarım seninle kızım, en güzeli duaların, en güzeli sözlerin  ,herşeyin en güzeli benden ve babandan sana hediye kızım.

Her yüzüne bakışımda Allah'a şükrediyorum ya meleğim,  bugün tekrar büyük şükürler ediyorum Rabbim'e seni bize verdiği için.

Seni çok ama çok seviyorum.

HAYATIMIN EN DEĞERLİ VARLIĞI ,

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN!


16 Kasım 2011 Çarşamba

CEREN ABLA'NIN DOĞUM GÜNÜ...

Geçtiğimiz haftalarda, daha doğrusu yaklaşık bir ay öncesi, altı minik kız  ve bir o kadar kalabalık ebeveynler ile birlikte, bir gürültü bir neşe içerisinde kutladığımız arkadaşım Ekim'in akıl küpü kızı Ceren, yeni yaşına merhaba dedi.


Ev içeri girdiğimizde nasıl derli topluydu ama gün sonunda evden ayrılırken sanki bomba patlamış gibiydi heryer:) Hele ki Ceren'nin odası aman Allah'ım dedirtecek durumdaydı. Genelde her toplanışımızdan sonra bütün gidilen evler aynı durumda oluyor. Babalar bir yanda, anneler diğer tarafta kızlar çetesi altı yavrucak ise tam kendi havalarında geçirdiğimiz güzel birgün olmuştu. Herkes pek eğlendi.

Fotoğraftanda belli olacağı gibi, pasta üzerindeki maytaplardan korkan Defne'm masadan bir an önce kaçma çabasında:) Bunu daha mumları yakmadan bekliyordum annesi olarak. Maytapların yanmaya başladığında "heh şimdi ağlayacak" derken "anneeeee" demeye başlayarak ayağa kalktı Defne yüzünü asarak:)


Tekrar nice mutlu yaşlara Ceren kız. Çok öpüyoruz seni.

15 Kasım 2011 Salı

2.YAŞA 5 KALA, DEFNE KIZIN ANASINDAN DURUM GÜNCELLEMESİ..

Merhaba herkese,

yine yokum ne zamandır, yazasım yok, okuyasım yok, bakasım yok. Nedir bu anlamadım böyle. Geldi gitsin çabucak üzerimden bu tembellik.

Son zamanlarda ülke olarak yaşadıklarımızdan sonra, televizyonda haberleri takip etmekten, izledikçe karamsar olmaktan ve gelecekte bizi yavrularımızı neler bekliyor diye düşünmekten bir bunalım haller içersindeyim.

Bir bakıyorum, herşey hoş güzel hayat devam etmekte ama bir anda da karartıveriyorum herşeyi gözlerimde beynimde ve boş geliyor hayat. Yarın ne olacağız belli mi diyorum kendime. Defne'm gündüz unutturuyor çoğu şeyi annesine. Rahatlatıyor, yormuyor enerjisiyle beni. Gülüşüyle, yarım yarım ama sürekli konuşmasıyla, şarkılarıyla atıveriyorum üzerimden miskinliği, korkuyu , endişeyi. Ama kafamı yastığa koyduğumda sessizlikle başlıyor senaryolar yazılmaya. Kızıyorum kendime biraz ve bir uyanıryorum sabah olmuş.


Çok ama çok etkiledi bu son yaşanılanlar beni. Herkesi de tabiki. Dile getirmek istedim, paylaşmak istedim sıkmadan bunaltmadan.

Kızımın Defnoş'umun 2. yaşını kutlayacağız pazar günü. Geçen yıl, aylar öncesinden planlamıştım herşeyi  yapacaklarımı, alacaklarımı vs herşeyi okeylemiştim kafamda. Yine çok heyecanlıyken bir anda geçti hevesim. Kafamda bir sürü şey varken düşünmesi bile yoruyor şimdi beni. Yeni yeni planlamaya başladım birşeyleri. İnşallah geçen yılki gibi süper olacak herşey.

                                      

Son bir iki aydır Bursa İstanbul arası sık gidip geliyoruz. Düğünler bitti derken annemin ameliyatı sonrasında kurban bayramı ve yine tam bir hafta sonra babamın ameliyatı için yine Bursa'ya yolculuk var nasipse. Bir iki hafta oralarda kalırım.

İç karartıcı postumuda yazdıktan sonra biraz rahatladım sanki:)

Bu hafta kızımın dedesi ve anneannesi bizdeler. Sık sık görüşmüş olsakta yakın zamanlarda, anne ve babanın varlığı mutlu etmez mi moral olmaz mı insana. "Sabah uyandığımda yalnız kahvaltı yapmıyacağız" diyorum mesela, bunu düşünerek yatmak bile hafifletiyor insanı. 

İşte böyle blogcanlar. Gecenin yarısında yazımı noktalarken, herkese hayırlı geceler hayırlı sabahlar olsun diliyorum ve sımsıcak sevgimi gönderiyorum.


5 Kasım 2011 Cumartesi

İYİ BAYRAMLAR....

HERKESİN MÜBAREK KURBAN BAYRAMINI İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLUYORUM...

HAYIRLI BAYRAMLAR..

27 Ekim 2011 Perşembe

ACIMIZ ÇOK BÜYÜK...

Yaşadıklarımızdan sonra yazmak gelmiyor içimden, tadım tuzum yok herkes gibi. 

Yüreğim kapkara oldu bir anda.


Önce şehitlerimiz ve ağlayan anne, babalar, eşler, evlatlar. Sonrada  Van depremi yıktı hepimizi.

Anne olunca insan daha bir duyarlı daha bir sulugöz mü oluyor?

Van depreminde yavrusu için ağlayan, anne babasını arayan insanları gördükçe içim alev alev yandı. Kızımı düşündüm Defnemi. İnsanın bir anda herşeyini kaybetmiş olması ne büyük acı Allah'ım diye ağladım ağlıyorumda. Kendimi koydum hep ordakilerin yerine. Şimdi orda kar yağıyor ve çadırda bebekler, çocuklar, anneleri. Ya göçük altında kalanlar. Belki hala yaşayan, yardım bekleyenler var  yığınlar arasında. Belkide birkaç saat sonra bir anne babanın bir evladın yüzü gülecek. İnşallah diyorum. Rabbim sen yardım et diyerek dua ediyorum, ediyoruz milletçe. Yardıma ihtiyacı olanların, yardım bekleyenlerin, hasta olanların, aç açıkta kalanların ve Van'a yardım için koşan tüm ekiplerin Allah yardımcısı olsun.
Bu da geçecek ama unutulmayacak aynı Marmara depremi gibi.

Ve diliyorum ki toplanan yardımlar ihtiyaç sahiplerine, depremzede kardeşlerimize ulaşır.

Rabbim bir daha böyle acı yaşatmasın.

Tüm Türkiye geçmiş olsun.

7 Ekim 2011 Cuma

CEVİZLİ KURABİYE..

Yapmışsın fakat yedin mi diye soracak olursanız (neden sorasınız ki ama ben söyleyim:)) ),  inanır mısınız tadına bile bakmadım:) Çünkü sevmiyorum kurabiye tarzı şeyleri. Ama güzeldi daha doğrusu çok güzel olduğu söylendi.



Ben yememiş  olsamda tadından eminim, inşallah sizde yaparsınız ve tadı hoşunuza gider. Gülay hanımdan esinlenerek yaptığım kurabiyelerin tarifi;

Malzemeler

150 gr margarin  (oda sıcaklığında yumuşatılmış)
1 su bardağı pudra şekeri
1 yumurta
yarım çay bardağı yoğurt
2-3 çorba kaşığı çekilmiş ceviz
1 çay kaşığı tarçın
1 kabartma tozu
3 su bardağı un

Süslemek için

ceviz içi
pudra şekeri ve tarçın

Yapılışı

Hamuru için gerekli tüm malzemeler güzelce yoğrulur.  Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar yapılıp tepsiye dizilir. Üzerlerinede ceviz içi bastırılıp  fırında 170 derecede pişirilir. Pişen kurabiyelerin üzerine sıcakken pudra şekeri ve tarçın süzgeçle elenir. Soğuduktan sonra servise hazırdır. Afiyet olsuuuun.

DALINDA, YERİNDE GÜZEL BU YEŞİL..


Aşığım ben bu yeşile,


Bursa'ya her gidişimde daha bir çoğalıyor doğaya aşkım,


Bahçemizde yeni yeni kızarmaya başlayan kızılcıkları gördükçe,


asmada büyümeye çalışan salkım salkım üzümlere baktıkça,


ve dalında kocaman olmuş elmayı koparmaya kıyamayıp, sonrasında da neden yemedim ki diye hayıflandıkça:)


bahçede yeşiller içinde mutluluktan dört köşe olmuş bir şekilde oynayan kızımı gördükçe,

insan nasıl zevk almaz öyle değil mi?

6 Ekim 2011 Perşembe

KADAYIFLI MUHALLEBİ...



Fotoğrafın böyle kötü olduğuna bakmayın sakın.  Son kalan dilimi aceleyle çekmiş bulundumda o yüzden böyle. Ama lezzet şahane kesinlikle tavsiye ediyorum. Birkaç kez başka davetlerde yememe rağmen hiç denememiştim. Bunu bizzat evimde deneyip, misafirlerimden tam not alıp ilaveler istenince çok mutlu oldum ve neden bugüne kadar hiç yapmadım ki diye kendime söylendim.

Tarif yine arkadaşım Nurcan'dan. Arkadaşımın sitesi ilk uğrak yerim bu durumlarda. Hiç düşünmeden olur mu olmaz mı diye kararsızlıkta kalmadan, seçtiğim gibi yapıyorum tarfilerini çünkü hepsi birbirinden lezzetli ve ölçüler tam tutuyor. Dilerseniz arkadaşımın sitesinden, dilerseniz burdan bakabilirsiniz.

İşte size tarif;

MALZEMELER:
KADAYIFI İÇİN
  • 50 gr margarin (ben tereyağ kullandım)
  • 250 gr kavrulmamış kuru kadayıf
  • 1 su bard şeker
  • 1 su bard iri dövülmüş ceviz
TAVUK GÖĞSÜ İÇİN
  • 1 kg süt
  • 5 yemek kaşığı tepeleme un
  • 150 gr margarin (ben daha az kullandım )
  • 1 çay bard sıvı yağ
  • 10 kaşık şeker
SOĞUYUNCA

  • 50 gr margarin (ben hiç koymadım)
  • 1 pk toz krem şanti
YAPILIŞI
Tavuk göğsü için yazdığım malzemeler tencereye alınıp sürekli karıştırılarak muhallebi kıvamına gelip iki fıkır kaynayana kadar pişirilir. soğumaya bırakılır. kadayıf için yazdığım bütün malzemeler teflon pilav tenceresine alınır sürekli karıştırarak kadayıflar pembeleşinceye kadar kavrulur. (karıştırmak önemli ki kadayıfların her yeri bir kızarsın.) pembeleşen kadayıflar kenara alınır. tavuk göğsü soğuyunca içine 50 gr margarin ve 1 pk toz krem şanti eklenir. 10 dk kadar mikserle çırpılır. büyük boy borcam tepsisine kavurduğumuz kadayıfların yarısı yayılır. üzerine dikkatlice yavaş yavaş kaşıkla tavuk göğsü dökülür. düzeltilir. kadayıfımızın kalan yarısı üzerine serpilir eşit olarak. dolaba konur. soğuyunca dilim dilim kesip servis edilir.
NOT:
"bu tatlıyı yaptığınız gün yerseniz kadayıflar kıtır kıtır oluyor. bir gün beklediğinde yumuşak kadayıflı bi tatlı oluyor. buna göre herkesin zevkine göre tatlı olduğunu düşünüyorum"  demiş canım arkadaşım gerçektende iki halide mükemmel. Sabaha kalan minicik bir parçayı yedikten sonra buna karar verdim.

BİZİM KIZLAR BİR ARADA...

Geçen hafta cuma gününe tüm arkadaşlarımızı toplama planı yaptım ve tüm çocuklar ve ebeveynler olarak çok güzel bir gece geçirdik hafta sonuna girmeden.

En çokta çocuklar eğlendiler. Hele ki benim minik kızım, ablalarıyla olmaktan çok mutluydu. Sürekli birşeyler anlattı onlara, arkalarından gezdi isimlerini söyleyerek. Saat gece yarısı olduğunda ise hala ayaktaydı bütün fıstıklar. Hepside hallerinden memnun, ayrı ayrı kendi kafalarına göre oynuyorlardı.

Bir yandan çaylarımızı yudumlarken bir yandan da onları izlemek çok ama çok keyifliydi.

En yakın zamanda toplanma sözü vererek birbirmize, bitirdik güzel gecemizi.

İşte bu fotoğrafta akşamın özeti;



Büyükten küçüğe, İdil Su abla, Ceren abla, Tuana Başak, Kayra Berrak ablaları ve minik kuş Defne Ela.

5 Ekim 2011 Çarşamba

YALANCI ÇİĞ KÖFTE HEMDE YUMURTALISINDAN:)


Geçen hafta çocuklarıyla birlikte evimize misafir olan arkadaşlarımız için hazırladığım menü içerisinde bulunan bir tariftir bu. Herkes ve bende çok beğenerek yedik afiyetle. Acısı biraz daha fazla olsaydı daha iyi olurdu fakat çocuklarda yemek ister diye acıyı azaltmak durumunda kaldım.

Daha öncede yapmış olduğum ve tarifi aynı olan bu lezzeti, canım arkadaşım Nurcan'nın sitesinden çalarak size yayınlıyorum:)

 
MALZEMELER
 
  • 3 SU BARD ESMER ÇİĞ KÖFTELİK BULGUR
  • 2 ORTA BOY KURU SOĞAN
  • 7-8 DİŞ SARIMSAK
  • 3 ORTA BOY DOMATES

  BAHARATLAR
  • 1,5 TATLI KAŞIĞI İSOT (ÇOK ACI YİYEMEYENLER BUNU KOYMASIN)
  • 1 TATLI KAŞIĞI KARABİBER
  • 2 TATLI KAŞIĞI SUMAK
  • 1 TATLI KAŞIĞINDAN AZ KİMYON
  • 1 TATLI KAŞIĞI TOZ KIRMIZI BİBER
  • 1 TATLI KAŞIĞI PULBİBER
  • TUZ
  • 2 YEMEK KAŞIĞI BİBER SALÇASI
  • 3 YEMEK KAŞIĞI DOMATES SALÇASI
  • 7-8 YEMEK KAŞIĞI NAR EKŞİSİ
YOĞURDUKTAN SONRA
  • YARIM DEMET KIYILMIŞ MAYDONOZ
  • 3 TANE TAZE SOĞAN
  • 2 YUMURTA (ÇIRPILIP TEREYAĞDA PİŞİRİLECEK)
YAPILIŞI
KURU SOĞAN, SARIMSAK, DOMATES RONDODA YADA ROBOTTA İYİCE ÇEKİYORUZ. BU KARIŞIMA BULGURUMUZU KATIP ARA SIRA KARIŞTIRMAK SURETİYLE 2 SAAT BEKLETİYORUZ. 2 SAAT BEKLEDİKTEN SONRA BAHARATLAR KISMINDA YAZDIĞIM BÜTÜN MALZEMELERİ BULGURUMUZA KATIP İYİCE YOĞURUYORUZ. DAHA SONRA MAYDONOZ VE TAZE SOĞANIMIZI KATIP TEKRAR YOĞURUYORUZ. ÇIRPIP YAĞDA PİŞİRDİĞİMİZ YUMURTALARIMIZI İLAVE EDİP YOĞURDUKTAN SONRA ŞEKİL VERİP SERVİS EDİYORUZ. 

30 Eylül 2011 Cuma

22.AY

Son zamanlarda nasılda şaşırtıyorsun bizi konuşmanla, yaptıklarınla.

Hele ki şu bir aydır gereksiz yere  ağlamalarınla, benimle inatlaşmanla, kavga eder gibi bana parmak kaldırmanla, sürekli bitmez isteklerinle bambaşka Defne görüyorum sanki karşımda. 2 yaş sendromu dedikleri şey bu mu yoksa? "Anne uyutsun, anne yedisin" demelerin, sürekli peşimde dolanmaların biter diye umut ediyorum canım kızım.

Büyüdün büyümesine de sanki gün geçtikçe, zaman ilerledikçe daha bir bilmiş daha bir inatçı, daha yaramaz oluyor gibisin.

22 ayı geride bıraktık, ne kaldı ki 2.yaşını kutlayacağımız o güne. Çok hızlı büyüyorsun ve ben birşey anlamıyor gibiyim, yorulsamda bazen sinirlerim tepeme çıkıp oflayıp puflasamda çabucak geçiyor işte zaman. 

Tuvalet eğitimi konusunda  halen aynı yerdeyiz ne bende ne de kızımda bir ilerleme yok, şimdilik beklemedeyiz ikimizde:)

Emzikte ise son bir aydır daha bir bağımlılık görüyorum Defnoş'umda. Ama şu sıralar gündüz ve uyuturkende vermiyorum. Sadece gece uyanırsa yada uyanır gibi olursa o zamanlar veriyorum. Aklına gelir gelmez "meme  vey " diye istiyor emziğini. Bende "kargaya attık, kestik köpeklere attık" diye avutuyorum şimdilik. Bir süre daha böyle devam.

İştahı, ramazan bayramı geçirdiği boğaz enfeksiyonu nedeniyle çok kötüydü. Şükürler olsun ki düzeldi bu durum. Şimdi "mama yicem" deyip yemek istediği şeyleride gösterip istiyor güzelce ve ben çok mutluyum bu durumdan. Birde hergün "hadi bakkala ditçez"  diyerek dedesini dışarı çıkartmasıyla aldıkları şekerleri yemeye alıştı.

Gündüz uykusu bazen bir kere 2 , 2 buçuk saat, bazense günde iki kez uyuyor. Akşamları ise her zamanki alıştığı saatte uyuyup, geceyi kah odasında kendi yatağında kah anne baba yanında geçiriyor:)

Paylaşımcı değiliz şu sıralar. Ama genelde bu yaşta böyle olurmuş. Benlik duyguları gelişirmiş çocukların. Defne'de aynı böyle. Elindekini kimseye vermek istemiyor ne olursa olsun. Markette bile aldığı birşeyi kasadan geçirebilmek için alamıyoruz elinden. Bende babasıda cömert insanlarızdır ayıptır söylemesi:) inşallah kızımızda aynı bizim gibi olur.

Konuşması 41 kere maşallah çok iyi. Herşeyi söyleyebiliyor,karşılıklı konuşarak anlaşabiliyoruz artık, kavga bile ediyor bizimle daha ne olsun :) "sus atık bamam sisti"
diyerek. Bazen bebeğiyle oynarken izliyorum "uyu atık yetey" diyor işaret parmağını kaldırarak. Taklit yeteneği ilerlemiş durumda. Çevresinde gördüğü  duyduğu şeyleri yapmaya çalışıyor. Bazen istemediğim davranışlarda yapıyor elbette.

En büyük alışkanlığı ve en büyük derdimiz ise çok gezmek istemesi. Hiç evde durmak istemiyor hep hareket edecek hep gezecek. Sürekli dilinde paka ditçem, makete ditçem, bakkala ditçem, babaanneye ditçem . Gözünü açar açmaz başlıyor bunları sırayla söylemeye. Babaanne ve dedesi sağolsun gezdiriyorlarda, fena alıştı kışa ne yaparız bilemiyorum.

Bu ay beni en çok mutlu eden şey ise kızımın bana gözünü açar açmaz "annecim" demesi. "Annecim galk", "annecim tu iççem", "annecim gel". Duydukça o kadar mutlu oluyorum ki anlatamam. Sadece bana değil babasınada canı isteyince babacım diyor. Bazende işine gelen durumlarda kullanıyor -cım -cim ekini. Geçenlerde evimize gelen dayısının, sırf gezmeye götürsün diye "dayıcım dayıcım" diye gezdi peşinden.

Çok uzun bir yazı oldu sanırım:))

İşte kızımdan son haberler böyle sevgili dostlar.

 Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum.

Sevgiyle kalın ve şimdilik hoşçakalın....

29 Eylül 2011 Perşembe

ANASININ KIZI...

Kimden görüyorda böyle yapıyor demiyorum bile. Bu konuda çok örneği var çünkü. Önce anne ve babası:)

Hiç fırsatı kaçırmıyor fındığım. Bilgisayarımı alabileceği bir yere bıraktıysam eğer hemen kucaklıyor bir hışımla. Genelde hemen farkediyorum alıyorum elinden. Ama bazende bir işe odaklandıysam eğer keyifle bir anda  bu rahat pozisyona kuruluyor hemen kendisi.

Tak tak vuruyor klavyesine. Görende gerçekten birşeylere bakıyor sanar bakışlarından. "Anne bak bakıom" , ekranı kapatırkende sanki işi bitmiş gibi "mamam (tamam) bitti " demesine ve kaldırıp yerine koyma çabasınada bitiyorum zaten.



Kim gördüyse bu halini ee anasının kızı dedi nedense:) 


Sonrada bir dergisini alıp " bitak okuom anne" diyerek uzanıyor koltuktaki aynı yerine:)

HEM AĞLARIM HEM GİDERİM........

O evin tek kızı, anne babasının gözbebeği.

Hiç istemedi babası uzaklara evlensin gitsin kızı ama kaderde benim gibi ailesinden uzakta yaşaması varmış.

Sözdü nişandı derken ne çabuk geçti günler. Hiç evlenecek gözüyle bakamadık sana. Hep küçüksün gibi geldin gözümüze.

Herşeyi doya doya yaşadın, sevdiğimle evlenecem dedin evlendin. Bundan sonrada her dileğin gerçekleşir inşallah.  

Rabbim yüzünü hep güldürsün, eşin ve sana ömür böyü mutluluklar diliyorum Zeyno'cum.

Buda kızım ve benim kına gecesinden bir fotoğrafımız:)

.

İlk bir saat çok mutsuzdu küçük hanım ama sonra açıldı.

BİZ GELDİİİK.........

Yine çok oldu değil mi buralara uğramayalı?

Ailecek o kadar yoğun ve güzel günler geçirdik ki daha yeni yeni üzerimdeki yorgunluğu atabiliyorum.

Önce ramazan bayramı , sonrasında kızımla bir hafta kalıp kuzenim Zeynep'ciğimin çeyizini götürdük yeni yurdu Bandırma'ya. Bizde adettir kız evinden çeyiz çıkarken eş dost davet edilir. Oğlan evi geldiğinde ise çeyiz sandığına kız tarafından biri oturur ve makul bir bahşiş istenir:) Ahh o sandığa kızım otursun diye az dolanmadım sandık etrafında ama bir baktık ki başkası kurulmuşta pazarlık bile yapıyor:)

Neyse, bu bir hafta içerisinde abla kardeş domates salçası yapalım dedik ve sıvadık kolları hem salça hemde kışlık soslar hazırladık. Benim pek faydam olamasada elimden geldiğince birşeyler yapmaya çalıştım. Bizim küçük  hanımla zor oldu bu sene salça işi.

Evimizin direği:)) bizi almaya gelip İstanbul'a evimize döndüğümüzde ise yanımızda yakışıklı yeğenim Hasan Emir'i de getirmiştik. Çünkü  dört gün sonra kuzenim Zeynep'in düğünü için tekrar Bursa'ya dönecektik ve döndük.

Düğünü, Bursa sonrada Bandırma'da bitirir bitirmez eh artık dinlenme zamanı diyerek salondan çıktığımız gibi Ören'e gitmek için düştük yollara. Dört güzel günü burada geçirdik bitti ve şimdi evimizdeyiz. Haa geldiğimiz gibi bu seferde eşimin kuzeninin düğünü için hazırlandık. Ama bu sefer şehir içi olması nedeniyle  fazla yorulmadık:)  Daha bitmediii,  düğünleri bitirdik eve döndük sonrasında da Bursa'dan gelen abi ve yengemi bir günlük misafir ettik.

Huhh yazarken bile yoruldum sanki. Yazdıklarım sadece bir özet şimdilik. Detayları fotolarla birlikte yazacağım yakında.

Defne ve Defne kızın anası benden herkese kucak dolusu sevgiler...


12 Eylül 2011 Pazartesi

ARKADAŞIMA Carte D'or ile GELEN BİRİNCİLİK...

Öncelikle herkese kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum sonrasında ise hayırlı haftalar diliyorum.

Güzel ve uzun bir bayram tatilinden sonra bugün evimizdeyiz kızımla.

Sözü fazla uzattıp kimseyi sıkmadan büyük bir zevkle asıl konuya geçmek istiyorum.


Canım arkadaşım Nurcan ramazan ayı içerisinde katıldığı yarışmadan Bursa birinci çıkarak İstanbul'da yapılan finale katılma şansı kazanmıştı bu hafta sonu. Yanında olmayı çok istemiştim ama mümkün olmadı. Pazar günü yapılan finalde tekrar birinci seçilince inanın sevinçten havalara uçtum.

Hiçbir şüphem yoktu zaten emindim birinci olacağından. Her zaman yaratıcı yaratık derim ben O'na.Bu yarışmaya katıldığı tarifte kendine ait olunca "iç düşünme birincisin"dedim hep. Birincilik getiren tarifi arkadaşımın bloğundan yada dondurmalı blogdan bulabilirsiniz.


İleride daha güzel şeylere imza atacağına daha iyi yerlerde olacağına veee dilediğin bazı şeyleri gerçekleştirebileceğine kesinlikle inanıyorum canım arkadaşım.

Seni tekrar tebrik ediyorum ve başarılanın devamını diliyorum.

Final detayları ise işte burada.