Lilypie Third Birthday tickers

Lilypie Fourth Birthday tickers

31 Aralık 2010 Cuma

MUTLU YILLAR......


HERKESE ÖNCE SAĞLIKLI SONRA BOL BOL KAHKAHALI SONRASINDA HUZURLU EN SON OLARAKTA BOL BOL HAYIRLI HELAL KAZANÇLARINIZIN OLACAĞI BİL YIL DİLİYORUM.
İYİ SENELER.

29 Aralık 2010 Çarşamba

CANIM SIKKIN...

Yorgunum bu ara hemde mutsuz. Aklım burdan uzakta. Gece gündüz Onu düşünüyorum. Günler çabucak geçsede yanında oluversem diyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu yani pazar günü Bursa yollarındaydık. Canım babam tekrar anjio için hastaneye yatacaktı. Yine sıkıntı vermeye başlamıştı kalbi. Tüm aile yanındaydık o gün. Torunları, çocukları moraldik hepimiz O'na. Pazartesi günü hastaneye yattı babam, tabiki biz dönmek zorunda kaldık İstanbul'a. Yapılan anjio sonucu stent takılmaya karar verilmiş ve takmışlar. Gece yoğun bakımda yatarken ağrısı oluyor ve sabahında tekrar anjio yapılıyor. Herhangi bir sorun olmadığı görülünce pazartesi akşamı taburcu ediyorlar babamı. Şükürler olsun şimdi çok iyi. Bundan sonrada iyi olur inşallah.

Hep babasına aşık bir kız oldum ben. Yüzündeki tebessümle mutlu olan, üzgün olduğunda ise hıçkırarak ağlayacak kadar aşık. Uzakta olup sağlığı için dua ederken bir an önce yanında olmayı sımsıkı elini tutmayı beklemek ise çok zor. Bu durumdaki halimi siz düşünün. Günde kaç kez aradığımı ben bile hatırlamıyorum artık. Elim sürekli telefonda.

Bu hafta sonu tekrar gitmek istiyorum Bursa'ya ama kısmet diyelim yinede. Hatta şöyle uzun uzun kalsam yanlarında nasılda iyi olur.

Defne mutlu mesut geziniyor her yerde keyfi yerinde anlıyacağınız . Bursa'da çocukları, anane ve dedesini görünce önce küçük bir şaşkınlık yaşasada sonrasında tavşan gibi zıpladı ordan oraya. Gün içinde yaşadığımız yoğunluk ve Bursa İstanbul arası yolculuk pek hoşuna gitti minik kuzumun.

Durumlar şimdilik bizde böyle.

Allah anne babalarımızı başımızdan eksik etmesin, sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler nasip etsin inşallah.

21 Aralık 2010 Salı

13.AY

1 yaş artı 1 ay eşittir Defne Ela.



Herkes "ne çabuk büyüdü bu kız" ve ardından " ahh bir de anneye sormak lazım" diyor. Belki bir yanda haklılar söylediklerinde ama gerçekten çabuk geçiyor zaman yetişemiyorum sanki ve anlamadan büyüyor diyorum cevap olarak. Doğum gününü kutlamamızın üzerinden 1 ay geçmiş bile çabucak.

Meleğim benim şimdi mışıl mışıl uyuyorsun. Kocaman karyolan dar geliyor sana nedense:) Herşey iyi hoşta geceleri sağa sola dönerken kafanı vurmasan korkuluklara ne iyi olacak. Farkında bile olmuyorsun derin uykunda ama annenin içi cızzz ediyor o sesi duyduğunda.

Her sabah uyandığında odanı ilk kez görüyormuşcasına sevincin ve tüm oyuncaklarına "ayyy" , "hiiii" diyerek seslenişini izlemek , sonra hiç sıkılmadan ağlamadan kendi kendi konuşmanı, ardından "anne" demeni duymak nasıl mutlu ediyor beni anlatamam canım kızım. Yanına geldiğimi anlayıp, karyolandan beni görebilmek için kafanı yana eğmen, "günaydın kızımmm" dediğimde sarılıp kendince beni öpmeye çalışman ve bunları her sabah yaşamak öyle değerli öyle güzelki.

ve yaşına eklenen artı 1 ayla birlikle Defne;

- akşam saat 22-22.30 saatlerinde yatıp sabah 7.30 -8 gibi uyanıyor (gece uyanmadığı için herhangi birşey içirmeme gerek kalmıyor) sabah uyandığında 150 ml devam sütü içiyor,

- kahvatımızı beraber yapıyoruz ve her sabah yumurta, keçi peyniri, bal yada reçel, tereyağ, bazen yarım yazen 1 dilim çavdar ekmeği ya da buğday ekmeği ve en son pekmez ( dut, keçiboynuzu, üzüm), dönüşümlü olarak birgün böyle birgün peynirli omlet, birgün cevizli, cicibebeli ve tahıllı karışım yiyor. Her kahvaltısında taze sıkılmış meyve suyu içiyor.


-ara öğün olarak evde keçi sütünden mayaladığım fakat pek sevmediği yoğurdu yiyor,


-öğlen kıymalı yada tavuklu yada kemik suyu ile hazırlanmış çorba yiyor,


-akşam yemeğinde bizimle birlikte O'na uygun ne varsa atıştırıyor ve yatmadan da muhallebisini yiyor.


-artık yürüyebiliyor minik bir penguen sanki, kolları iki yanda ve yürüyebilmenin vermiş olduğu mutlulukla atıyor her adımını eh arada bir düşmüyor değil:))


-her oynadığı oyun, her hareketi ve kitaplarına bakışı bile daha bilinçli artık.


- mama, dede, anne, baba,abi, düttü (oyuncağı yere düşünce), ditti (birinin gittiğini görünce), attı( oyuncağını yere atınca), acaaa (ercan amcası) gibi kelimeleri söyleyebiliyor


- Defne kaç yaşında diye sorduğumuzda işaret parmağını kaldırıp 1 yapıyor,


- kulağın, gözün, burnun ağzın nerde dediğimizde gösterebiliyor,


- ayakkabılarını, çoraplarını ayağını gösterip bize veriyor giydirmemizi istiyor ve daha sayamadığım birçok şeyi işaret edip kendince anlatmaya veya yapmaya çalışıyor,


- şimdlik 3 dişi var 4. yolda beklemedeyiz,


Kilosu ve boyu konusunda birşey diyemiyeceğim bu ay doktora gitmediğimiz için ama gelişimi gayet iyi çok şükür.


Yine çok uzatmışım hiç farkında olmadan:)) Onu yapıyor bunu yapıyor derken, almış gitmişim yine:) Eeee konu Defnoş olunca böyle uzayıp gidiyor satırlar kusura bakmayın. Bu kadarla da kalmazdım ya neyse:))


Şimdilik kızımla bizden size sımsıcak kucak dolusu sevgiler.....

AKŞAMLARI NE YAPIYORSUNUZ?

Dün sevgili rengarenk blog arkadaşımın sitesini gezerken okudum Can Dündar'ın bu güzel yazısını ve paylaşmak istedim.

..............................

Dümdüz bir soru size: Akşamları evde ne yapıyorsunuz?

Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınızAmerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?

Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan hayatlarımı seyrediyoruz?

Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunubiliyor musunuz?

İki türlü hayat var:
1. Yaşanan hayat,
2. Seyredilen hayat,

Akşamlarınız televizyona kilitliyse, bilin ki, hayatı sadeceseyrediyorsunuz !

Akşamları evde ne yapıyorsunuz?

Akşamlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?

" Pek çoğu gibi biz de çekirdek çıtlatıp saatlerce televizyon izliyoruz "diyorsanız, durup bir düşünün lütfen;dünyaya birkaç kez daha geleceğinize mi inanıyorsunuz?

Böyle bir şey olsaydı, şimdiki hayatımızın bir bölümünü ziyan etmek şimdikikadar acı sonuçlar doğurmayabilirdi belki.
Ne çare ki sadece bir hayatımız var. Bu da maalesef, çok kısa.
Ortalama altmış yılın yirmi yılı uykuda geçiyor. Kalan kırk yılın yirmi yılı çocukluk, eğitim, vesaire...
Son yirmi yılı da ziyan edersek, bize yaşanacak bir şey kalmaz.
Akşamlarınızı sadece televizyona veriyorsanız, sayılı nefeslerinizden birbölümünü çöpe atıyorsunuz demektir!
Çünkü televizyon izleyen kişi hayatta değildir, zira hiçbir şey yapmamakta,hiçbir değer üretmemektedir; bu da bir anlamda yaşamamak sayılır.

Ne mi yapmalı?..

1. Ailece kitap okuyun, sohbet edin:
Nasıl tanıştığınızı, ilk nerede görüştüğünüzü, sıkılıp sıkılmadığınızı,nerede nasıl evlendiğinizi, nikah şahitlerinizi, düğününüzü anlatın. Çocuklarınıza, onları hem dinleyin, hem de okumaya çalışın.
2. Gezin:
Gezmek için ille de bir maksat olması gerekmez, en büyük maksat hayatıpaylaşmaktır. Yakınsanız deniz kenarına inin, ayaklarınızı denize sokun ve becerebiliyorsanız taş sektirme yarışına girin.Sonra da güneşin pembe gülücükler saçarak batmasını seyredin. (İnanın televizyon seyretmekten çok daha keyifli ve dinlendiricidir) Ormanda hep birlikte yürüyün, ağaçlara isim takın, yol boyu açan çiçeklerisevin ve çocuklarınıza bunlarla sevmeyi öğretin. (Ama bilin ki hayat öğrenmek ve öğretmekten ibaret değildir. Dinlenmek, eğlenmek gibi olgular da hayatın bir parçasıdır) Çocuklarınızla ilişkilerinizde asla öğretmen tavrı takınmayın. Onlarla arkadaşlık etmek dünyanın en keyifli işidir.
3. Akraba ve komşularla ilgi bağı kurun:
Onlara ya gidin, ya da onları size davet edin. Sohbetiniz televizyonsuz olsun ki tadı çıksın. Birbirinizi gerçekten tanımaya çalışın. Bilirsiniz, " Komşu komşunun külüne muhtaçtır. "
4. Kültürel ve sanatsal etkinliklere katılın:
(Konferans, seminer, sergi, doğru sinema ve tiyatro) Hayatınızı biraz olsunrenklendirecek başka şeyler de bulabilirsiniz. Yeter ki isteyin. Bir şeyi çok isterseniz, Allah sebebini halk eder ve çok istediğiniz şeyeulaşırsınız. "Olmaz ki " diye düşünüp taleplerinizi ertelerseniz,hiçbir yereulaşamazsınız. Aile bağlarının güçlenmesi, paylaşacak şeylerin çokluğuyla mümkündür. Ne kadar çok şey paylaşırsanız aileniz o kadar güçlenecek, o kadar diri duracak ve mutlu olacaktır. Hatıra defterine televizyon dizilerini yazamazsınız. Oraya ancak yaşadıklarınızı yazabilirsiniz. Her gün bir şeyler yaşamalı ve bunları deftere geçirerek geleceğe tarihdüşürmelisiniz. Bugün öyle bir hayat yaşayın ki, yarına da kalsın. Torunlarınıza filananlatacaklarınız olsun.

Ayrıca unutmayın ki; Hayatı biriktiremezsiniz; Ya her anını yaşayacaksınız, ya da ziyan edeceksiniz.

Artık cevap gelsin:

Akşamları ne yapıyorsunuz?..

YAŞIYOR MUSUNUZ, YOKSA SEYREDİYOR MUSUNUZ?

CAN DÜNDAR

16 Aralık 2010 Perşembe

HEP BÖYLE KAL...

Sanki çok büyümüş gibi geliyorsun arşivdeki dolu fotoğraflarına bakarken ve dikkat ettimde çoğu fotoğrafta kocaman bir tebessüm var minicik yüzünde.
Önce melekler güldürdü seni sonrasında melekler ve biz:)
Doğduğunda belliydi mutlu,güleç suratlı bir bebiş olacağın.

seninle beraber büyüdü gülücüklerin,

gözlerinin içi parlayarak hemde,


kim olursa olsun karşında,



oyuncaklarınla oynarken, kitaplarının sayfalarını tek tek çevirirken bile,




her uykudan uyandığında gülüyor yüzün.


RABBİM CÜMLEMİZİN EVLATLARINI ÖMÜRLERİ BOYUNCA GÜLDÜRSÜN İNŞALLAH...

11 Aralık 2010 Cumartesi

KIZIMIN DOĞUM GÜNÜ İÇİN HAZIRLADIKLARIM...


Kurban bayramı dönüşü hemen kolları sıvadım girdim mutfağa. Zaman çok az ve yapılması gereken bir sürü iş vardı. Yetişecek mi olacak mı derken herşey zamanında bitti ve güzel biten birgün oldu. Keşke zamanım olsaydı da daha güzel şeyler yapabilseydim kızım için. Menüde neler mi var buyrun bakalım,

zeytinyağlı yaprak sarma
makarna salatası
çilek soslu cupcake
mahlepli kurabiyeler

sosisli karnıyarık börek

katmer poğaça

anneanne elinden baklava

uğurböcekli kanepe

babaanne elinden mercimek köftesi

renkli şekerlerimiz
veeee hepsiyle masamız:)

21 KASIM 2010' A DAİR.....

Kızımın doğum gününden birkaç not ve birkaç fotoğrafla, herzaman ki gibi gecikmeli olarak burdayım.


Defne Ela'nın doğum günü pastasını ve bir yaş kurabiyelerini pastacı rapunzel Didem hanıma sipariş verdik. Buradan tekrar gösterdiği ilgi için çok çok teşekkür ediyorum kendisine.


Yüzü hep gülen miniğim sabah uyandığında odasında ve salonda bir sürü balon ve babasının her bir köşeye takıp takıştırdığı süsleri görünce nasıl sevindi nasıl şaşırdı anlatamam ve alkışlar yaparak yerinde nasıl zıpladı görmeliydiniz. Daha sonra minik ablaları İdil Su, Ceren, Tuana Başak, Kayra Berrak ve kendisinden iki güncük küçük arkadaşı Hilal Ilgın'ı evimizde görünce daha bir arttı mutluluğu.


Meleğimin ilk yaşını kutladığımız 21 kasım pazar günü, evimizi şenlendiren minik hanımlara anne ve babalarına ve akrabalarımıza teşekkür ediyoruz.


Gelen misafirlerimizin güzel dileklerini yazabilecekleri bir anı defteri aldım kızıma. Minik ablalar resimleriyle anneleri ise notlarıyla süslediler sayfaları.

Son olarakta güne özel ufak hediyelerimizi dağıttık konuklara , babamızın son anda hazırladığı fotoğraflarla.

Canım kızım HER YENİ YAŞINI BÖYLE DOLU DOLU KARŞILA ANNE BABANLA TÜM SEVDİKLERİMİZLE, YİNE SAĞLIKLA VE GÜLEN YÜZÜNLE İNŞALLAH.

3 Aralık 2010 Cuma

YİNE BLOGSPOT. COM :))

Sanrım bu gidişle artık hep böyle kalacak ilk haliyle yani www.superisi-defne.blogspot.com olarak.
Sorun neden kaynaklanıyor bilemiyorum günlerdir bloğuma giremiyordum ve bu nedenle tekrar eski adresime döndüm:))
Herkese hayırlı ve güzel hafta sonları diliyorum.
NOT: YAZILACAK ÇOK ŞEY VAR AMA ZAMAN YOK İNŞALLAH ÇOK YAKINDA:)

28 Kasım 2010 Pazar

İLK YAŞA MERHABA ANNE SÜTÜNE ZORAKİ ELVEDA...


Anlatılması güç duygudur, kollarının arasında senden bir parçanın, senden alacağı sıvıyla beslenmek için başını sağa sola çevirmesi. Sonrasında duyacağın bir "gıık" sesinin seni bu kadar rahatlatması. Gece gündüz yavrunun gaz sancısı olmasın diye yediğine içtiğine dikkat etmek, sütümü en kaliteli hale nasıl getiririm nasıl çoğaltırım diye elinden geleni yapmak ve her süt geldiğinde Allah'a şükretmek tarifsiz birşey.

Kızımı kucağıma aldığım ilk gün çok dua etmiştim "sütüm hemen gelsin ve uzun süre bebeğime yetsin" diye.


Herşey çok iyi giderken 3. aydan sonra kızımın emmekte isteksizliği , emzirmede yaşadağım problemler "bırakacak mı neden böyle yapıyor" diye ağladığım günler sonunda "olsun buda geçer " diyerek kendimi alıştırmaya avutmaya çalışırken, dahada isteksiz olup hiç emmek istememesi çok üzdü beni. Ama melek kızım ne yaparsa yapsın en azından bir yaşına gireceği güne kadar yada sütüm geldiği sürece bir şekilde emzirecektim. Öylede yaptım büyük bir sabırla. Kimi zamanlar zorla yada uyuduğunda, hiç emmek istemediği zamanlar pompayla sağarak biberonla, biberonu almak istemediği zamanlar ise kaşıkla verdim sütümü büyük bir inatla. 3. aydan tam 12. ayını bitirene kadar bu böyle devam etti. Yorulmadım mı çok yoruldum, çok uğraştım ama hiç pes etmedim. Dışarı çıkacağımız zamanlarda çantama attığım ilk şey süt sağma pompası oluyordu, kısa süreli gezmeler içinde önceden sağdığım süt konuyordu biberona. Kızım içim meleğim için sağlığı için herşeye değmez mi bence değer. Keşke dahada olsaydı sütüm dahada uğraşsaydım böyle ben razıydım.

Azalan süte son ilk yaşa merhaba dedik ve anne sütüne son vermiş olduk. Tüm bebeği olan anneler bol bol emzirin diyorum son söz olarak bıkmadan usanmadan.

Not olarak süt sağım pompası ve poşeti olarak resimde gördüğünüz markalı ürünü kullandım ve çok memnun kaldım.


Herkese kocaman sımsıcak sevgiler.

( DOĞUM GÜNÜMÜZE AİT NOTLAR VE FOTOLAR ÇOK YAKINDA:)) YOĞUNUZDA BU ARALAR)

20 Kasım 2010 Cumartesi

O BUGÜN 1 YAŞINDA....


Canım kızım, meleğim, birtanem, güzel gözlüm, sözlerin cümlelerin seni anlatmaya yetersiz kaldığı herşeyim, Rabbim sana uzun uzun, hayırlı, mutluluk ve huzur dolu, sağlıklı, büyürken hep başarı dolu, anne babana, vatana millete hayırlı bir evlat olacağın, yüzünün hep güleceği bir ömür nasip etsin inşallah.
SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYORUZ...
İşte buda kızımla en çok sevdiğimiz şarkı MELEK..

15 Kasım 2010 Pazartesi

İYİ BAYRAMLAR....

HERKESE TÜM İSLAM ALEMİNE HAYIRLI BAYRAMLAR.........

13 Kasım 2010 Cumartesi

12. AY BİTERKEN....

Benim kızım büyümüşte ilk yaşını kutlayacağı günü bekler olmuş annesiyle.

Daha dün gibi sanki herşey. Yazarken, anlatırken, yazdıklarımı okurken tekrar tekrar yaşıyorum sanki o anları. Hamilelik, doğum ve sonrası Allah'a binlerce kez hamdolsun ki çok iyi geçti bugüne kadar. Bundan sonrada hep böyle geçmesi tek dileğim.

Doğum gününün yaklaşmasıyla bende bir heyecanki sormayın. Herkes aynı şeyleri mi yaşar merak ediyorum. İlk bebeğimiz ilk yaşımız ilk doğum günü kutlamamız. 21 kasıma ne kaldı ki şunun şurasında yatıcaz kalkıcaz yatıcaz kalkıcaz.........vee büyük gün:) Bayram sonrası yapacağımız küçük kutlamayla kızımın ilk yaşına merhaba diyeceğiz inşallah. Ama öncesinde kurban bayramı telaşı ve Bursa yolculuğumuz var. Hayırlısıyla gezip eller öpülecek tatlılar yenecek uzun olan bayram tatili bize kısacık gelip evimize dönülecek. Tabiki Allah nasip ederse diyorum herzaman olduğu gibi.
Gelelim kızımın aylık gelişimine,
- yürümeye daha başlamasada, adım sayısı artarak devam ediyor desteksiz,
- çok iyi anlıyor söylediğimiz şeyleri ve karşılıklı anlaşabiliyoruz artık,
- sorduğumuz bazı şeylere ya eliyle göstererek yada göstermek istediği şeye emekleyerek gidip cevap veriyor,
- masal zamanı kızım diyerek alkış yaptığımda hemen odasına gidiyor ve nerde kitabımız dediğimde ise kafasını kaldırıp bakıyor kitabının olduğu yere, hep aynı yerde aynı şekilde okuyoruz masallarını ve alıştı, dinliyor mu hayır ama artık farkında ne yapıldığının. Kahvaltı zamanı dediğimde mutfağa, bıcı bıcı dediğimde ise hemen banyoya yöneliyor,
- burnun nerde gözün nerde dediğimizde parmağıyla gösteriyor,
- gözlük gördüğünde hemen gözüne takmaya çalışıyor, tokalarını alıp annesinin saçlarına atıyor, tarağını verdiğimde saçlarına sürüyor, telefonu alıp kulağına koyuyor vs vs yani tam anlamıyla yapamasada bazılarını amacın ne olduğunu biliyor,
- iletişimi çok iyi şimdilik herkesle büyük küçük farketmeden iyi anlaşıyor, kendi kendine oynarken ve birileri O'na birşeyler söylediğinde sürekli konuşuyor dilince:)
- beslenmesi iyi çok şükür bazen zorla bazen istekli, anne sütü azalmış olsada kaşıkla vermeye çalışılsada içirmeye devam, meyveyi çok seviyor, yoğurdu hiç sevemedi zorla yiyor, kahvaltımızı beraber yerken, diğer evde pişen herşeyden yiyebiliyor. Birkaç gündür kahvaltısında yumurtanın beyazından yediriyorum az az alışması açısından,
-uykusu her zamanki gibi iyi,
-iki dişe arkadaş gelmedi daha.
Her hareketini her anını yazasım var ama abartmaya gerek yok sanırım:) çok bile uzattım.
Doktorumuz, doğum gününü kutladıktan sonra gelirsiniz demişti 2 ay önce. Ama biz bayram öncesi gidelim sonra tekrar götürürüz diyerek dayanamayıp 10 Kasım çarşamba günü çaldık doktor amcamızın kapısını. Bizim kızın çenesi düştü resmen doktorunu görünce, etrafa baktıkça ilginç değişik şeyler gördükçe konuştu durdu. .Muaynesi olurken sessizce izledi ne yapıldığını Defne. Sanırım unutmuş doktorunu ki hiç korkmadı bu gidişimizde. Allaha şükür hiçbir sağlık problemi yok şimdilik herşey yolunda gelişimide iyi. Kilosu 11.600 gr , boyu 78 cm olmuş. Muayne sonunda "hadi aşımızıda yapalım" deyince doktorumuz, ben bir sonraki kontrolde diye hazırlamışken kendimi, kızamık aşısıda çıkmış oldu aradan böylelikle. Vitamin ve demir ilacına devam 15. aya kadar, herhangi tahlil falan istemiyorum, bir sonraki kontrol şubatta diyerek uğurladı bizi doktor amcamız.
İşte böyle 12 ayınıda sağlıkla bitirirken kızım bayramı bekliyor şimdi.

Uzun bayram tatili için yollara düşenlere hayırlı yolculuklar , herkese hayırlı bayramlar diliyorum şimdiden.

DEFNE ELA'NIN YENİ İŞİ....

Dağıtmaz bu kız diyordum karıştırmaz:))) ahhh ahhh yanılmışım açtı gözünü sonunda derken tabiki şakacıktan söylüyorum bunları. Çocuktur bu dağıtacakta karıştıracakta işi ne işim ne:)
Çekmecelerin içindeki eşyaları yeni farketti bu fıstık. Eh farkederde durur mu yerinde. Önce bir güzel seçim yapıyor hangi çekmeceye dalacak elleri diye sonra hücuuuum.

Eline ne gelirse hızla boşaltılıyor ne varsa, sonra bir sağa bir sola atılıyor elden ele

herzaman ki gibi çok uzun sürmüyor sıkılıyor ve başka işler peşine gidiyor melek kızım:)


12 Kasım 2010 Cuma

BİR CUMARTESİ SABAHI ORTAYA KARIŞIK NOTLAR...

Kucak dolusu sevgiler bizden size, sıcacık içten bir merhaba;


İlk olarak 10 kasım çarşamba günü ULU ÖNDER ATATÜRK' Ü saygıyla andık. Geçte olsa yazmadan geçmek istemedim.


Yazamıyorum yine bu aralar, ne demişler "gelen bayram" eh bende bayram temizliğine kalkışınca sanki normalde hiç yapılmazmış gibi, uğrasamda yazamaz oldum bloğuma.


Kasım ortalarında olmamıza rağmen havanın böyle güzel olması ne güzel. Tam benlik ne sıcak ne soğuk orta karar anlıyacağınız. Hele ki cam kenarına oturup sıcak çayımı yudumlarken, hafif esen rüzgarla düşen yaprakları izlemekse muhteşem. Birde bunun söz ve müziğini anında yapınca Defne'ye söylenen o anı anlatan şarkılar çıkıyor ağızdan:) Atıp tutuyorum tabiri caizse. Kızımında öyle bir dinlemesi varki uydurmasyon şarkıları, söyledikçe coşturuyor annesini:))) alkışlar yapıyor yerinde zıplayarak.

Neyse;


Düşünüyorumda geçen sene bugünlerde ne haldeydim. Karnım burnumda yürümekte zorlanırken "artık koşmak istiyorum hızlı hareket etmek istiyorum" diye sitem ediyordum kendi kendime. Neyin sitemi kime ediliyorsa:) Şimdi ise biraz dinlenmek istiyorum diyorum:) Düşündükçe sanki ben değildim, hiç yaşanmamış gibi geliyor o iki sevgili yaşanan günler. Sanki hep Defne Ela hep varmış hayatımda hep O'nunlaymışım gibi. Ne farklı bir duygudur bu, unutur mu insan bu kadar kısa zamanda geçmişi? Cevap yine benden unutturuyormuş işte minik kalpler yumuş eller başka söze ne hacet.

Anne olmadan önceki hayat, anne olduktan sonraki hayat işte bütün mesele bu öyle değil mi?




3 Kasım 2010 Çarşamba

KÖPÜKTEN BALONCUK YAKALAMACA:))

Vaaaavvv bunlarda ne böyle ????
1-2-3 bir sürü baloncuk yakaladım anneeee:))

Bak yine kaçıyo bunlar gelin burayaaaa:) ay çok eğlenceli bir oyunmuş bu:)

1 Kasım 2010 Pazartesi

DEFNE DER Kİ...

Uzaklara bakıpta neler düşünüyorum bir bilseniz:)
Kulağım şapkamın dışında kalmış görmüyor musun anneeee:))


Rengarenk giyinmişim bugün beni nereye götürecekler acaba?


İşte en mutlu an emziğimi buldum:)


Oyuncağıma gel gel yapıyorum ama gelmiyoooo..


İşte en sevdiğim köşede burası


Bu da bir sabah kahvaltısı:))


31 Ekim 2010 Pazar

CEREN NAZ'A........

16 EKİM 2007
Arkadaşlarımız Ekim ve Muammer'in biricik kızları Ceren gelmişti dünyaya.

Tam 3 yıl önce. Gruba katılan ikinci kız bebekti O. Sonrasında değişsede maviş maviş gözleri vardı doğduğunda.Tombiş yanakları sıkılasıydı minicikken. Büyüdükçe yeni şeyler öğreniyor aklıyla bizi resmen büyülüyordu, halende öyle ya.
Ceren'cim, bize her gelişinizde sana oyun alanı hazırlar rahatça hareket etmeni sağlardık,o kadar çok resim çekmişim ki seni seçmekte zorlandım. Bu fotoda ne kadar iştahlı görünüyorsun:))
Bol bol oyunlar oynardık seninle sen küçükken:)) ayaklarımın üstüne basar tin tin hoplatırdım seni, çok severdin. Defne kardeşin dünyaya geldiğinden beri oynayamadık bu oyunu:)
Bazende olmadık yerlere girerdin büyük zevk alarak, sesimizi çıkarmazdık mutlusun diye.
Sen şimdi büyüdünde okullu mu oldun Ceren Naz. Eh artık evlere sığmaz enerjin, süper zekan ve annen gibi yaratıcılığın kreş vaktinin geldiğinin habercisiydi zaten,
İşte artık 3 yaşındasın. Defne'nin kocaman ablasısın. Doğum gününü kutladığımız o gün birazcık öksürsende çok mutluydun.
Bütün arkadaşların ve kardeşlerin beraber oturdunuz yanyana sıralanarak. Siz ablalar herşeyin farkında ama iki küçük Hilal ve Defne "heeey neler oluyor burda" der gibi şaşkındılar:))

Hepiniz ne kadar güzelsiniz bu resimde. Bütün kızlar bir arada:))
Güzel fıstığım hayat hep yüzünü güldürsün, hep mutlu ol şimdi olduğu gibi. Allah sana ailenle uzun uzun ömürler versin.
Kardeşin Defne Ela ve biz seni kocaman öpüyor tekrar nice mutlu yaşlara diliyoruz.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN...