Lilypie Third Birthday tickers

Lilypie Fourth Birthday tickers

30 Temmuz 2010 Cuma

BURSA YOLCUSU KALMASIN.....




Eveeet biz bu akşam Allah nasip kısmet ederse Bursa yolcusuyuz. Kızımla, dede ve ananesini hatta kocamaaaaan ailemizi ziyarete gidiyoruz.



İki günlük seyatimiz için bavulumuz hazır:))) Herşey eksiksiz tamam. Ateş ölçerden fitile, şuruptan burun spreyine, yedeklerinde yedeği eşyalarla biz hazırız. Kızımın babasııııı, geç kalma çabuk gelde düşelim yollara.



Herkese güzel mi güzel, bol gülücüklü, huzurlu, sakin bir hafta sonu diliyorum. Bizede hayırlı yolculuklar:)))

KIZIMA KIYMALI BİBER ÇORBASI.....


Defne'ye hergün ne çorbası pişirsem diye internette araştırıp duruyorum. Bazen güzel bulduğum tarifin aynısını bazense kendimce değiştirip yapıp yediriyorum kızıma.

Bu tarifte biraz benden biraz ordan burdan bir tarif:) Defne severek yedi sayılır. İlk defa yaptığım için başta biraz ilginç geldi tadı ama sonra alıştı.

Malzemeler

1 patates
1 kırmızı biber
1 sarı biber
1 diş sarımsak
1 çorba kaşığı sarı mercimek
bir miktar yağsız dana kıyma
1 bardak su
2 yemek kaşığı yoğurt
zeytinyağ
1 dilim eti cicibebe kızarmış ekmek

İlk olarak zeytinyağ koyduğumuz tencereye sarımsağı 4 e bölerek atalım ve az olmak şartıyla bir iki çevirelim. Ardından kıyma ve küçük parçalara böldüğümüz biberleri, patatesi ekleyerek tekrar kavurma işlemini kısa süreli yapalım. Mercimeği ve suyu ekleyerek tencerenin kapağını kapatalım. Ben bütün işlemi vitamin değeri açısından düdüklüde pişirdim herzaman olduğu gibi. Sebzeler piştiğinde, bir bardak içerisinde yoğurdu biraz sıcak suyla ayran kıvamına getirelim ve tencereye ilave ederek 2 veya 3 dk böyle kaynatarak ocaktan alalım. En son blendır yada en sağlıklı olan tel süzgeçten geçirerek biraz zeytinyağ dökelim, kızarmış ekmekle bebeğimize afiyetle yedirelim. Umarım beğenir bebişleriniz......

NOT: Çorba yaparken malzemeleri bebeğinizin ayına göre kullanın. Defne şuan 8 aylık.

29 Temmuz 2010 Perşembe

BAK KIZIM .....

burası mutfak, burası bizim yatak odamız diye başlayacağımız küçük oyun için meğer büyük bir nefes harcamam gerekiyormuş:)

Defne'yle oyun oynayabilmek, birşeyler anlattığımda dinlemesini sağlamak ne mümkün:) Geçen gün "seninle küçük bir oyun oynayalım mı kızım" dedim. Suratıma bile bakmadı:) Ben alıyorum tekrar söylüyorum, sırıtıp tekrar kaçıyor meleğim. Neyse öyle yada böyle, bir sepetin içine her odadan O'nun dikkatini çektiği şeyler aldık ve attık. Tabi bu arada ben hep anlatıyorum bu yatak odasına ait, bu mutfağa diye ama o dinlemiyor, aldığımız eşyaları ağzına sokmak için çıldırıyordu.

Mutfaktan kaşık, yatak odasından takı kutusu kapağı, Defne'nin odasından dönence kumandası, salondan telefon ve banyodan diş fırçası aldık beraber. Defne oturdu bir güzel inceledi hepsini , en çok dönence kumandası dikkatini çekti, dişine göre olanı buldu anlıyacağınız:)

Odalardan aldığımız bu eşyaları sonra tekrar anlatarak yerlerine bıraktık. Tam kaşığı yerine bırakıyorduk ki, kaşıktaki yansımasını farketti ve çok güldü minik kuşum. Çok ilginç geldi sanırım.
İnşallah bu oyunlarımızı, kızım daha da anlamaya başladığında zevkli bir hale getirebiliriz.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

BEBEĞİ OLANLARA, OLACAKLARA TAVSİYE.....


Bence, her evde daha doğrusu her bebekli anne babanın elinde bulunması gerekli iki kitapla tanıştırmak istiyorum sizi.



İlk olarak mutaka alınmalı diye düşündüğüm ve sevgili arkadaşım Rukiye'nin daha hamileyken bana hediye etmiş olduğu Modern Bebek Bakımı adlı kitap. İçerisindeki tüm bilgileri Rukiye'nin güzel kızlarının doktoru Dr. Erhan Ateş'in yazmış olduğu şahane bir kitap. Doğum anından bebeğinizin 12. ayına kadar, kafanıza takılabilecek herşey var içinde. Ben en ufak bir sorunda yada öğrenmek istediğim bir bilgide açıp bakıyorum ve aradığımı bulabiliyorum. Beslenmeden, hastalığa, aylık gelişimden, aşılara, uyarılarla, önerilerle dolu bir kitap. Herkese tavsiye ediyorum. Elimin altında, yatağımın baş ucunda duruyor benim. Rukiye'cim burdan tekrar teşekkür ediyorum canım.



İkinci olarakta, akıllı bebekler akademisi, sevgili arkadaşım Ekim'den almış olduğum bir kitap. Doğum öncesi ile 3 yaş arasındaki dönem öncelikli olmak kaydıyla , okul öncesine yönelik bir beyin ve çoklu zeka geliştirme programı sunuyor biz anne babalara. Bebeklerinizle aylarına göre, gelişimlerini etkileyecek , zevkle oynayabiliceğiniz oyunlar yer alıyor içerisinde. Zaman buldukça Defney'le bizde uyguluyoruz. Ekim teyzeyede burdan teşekkürler.

27 Temmuz 2010 Salı

BEKLENEN VE ÖZLENEN BİR PAZAR....




Artık ne zaman toplanırız, ne zaman uzun uzun sohbet eder güleriz diyorduk ki, eşimle herkesi pazar sabahı bir araya toplayabilir miyiz deniyelim dedik. Çokta iyi etmişiz. Kimsenin planı yoktu ve herkesten tamam cevabını aldık. Kocalar arasında yapılan saat ve yer planının ardından, çoğunlukla ve çok rahat ettiğimiz bir yere, Çekmeköy'de bulunan Yeşil Vadi Restauranta kahvaltıya gittik.

Ah ahh nerde o eski günler rahat rahat oturmalar. Şimdi herkeste bir çocuk hatta 2 :) bir curcunadırki sormayın. Ama çok güzel birgün oldu. Çok zaman olmuştu böyle toplanmayalı. Önceleri her hafta 2 bazen 3 kez görüştüğümüz olurdu. Çocuklardan önce yani. Zamanla azaldı bu süre. Ya soğuk, ya sıcak, ya hastalık yada başka planlar giriyor araya. Ama dostluklar bitmiyor. Gönüller hep bir. Resimde herkes yavrusuyla haşır neşir durumunda:)
Kız bolluğu derler ya aynen öyle birgündü. Niye derseniz açıklayabilirim:) Büyükten küçüğe İdil Su, Ceren, Tuana Başak, Kayra Berrak, Defne Ela, Hilal Ilgın ve biz büyük kızlar anneler olarak, bunda yaş sıralaması yok:) Meltem, Ekim, Rukiye, Hülya, Gülden ve ben.
Bütün kızlar toplandık anlıyacağınız.


Bu gördüğünüz iki güzellik varya, Hilal ılgın ve Defne Ela ikilisi. Doğumları arasında 2 gün var. Defne 2 gün farkla abla:) Şaşkın şaşkın baktılar birbirlerine o gün. Saç baş yolacaklardı biraz yakınlaştırsaydık ikisini. Çok güzelsiniz canlarım benim.


Babalarıyla poz verdi bizim güzel kızlarımız. Biraz sıkılmış görünselerde babalar hallerinden pek bir memnundular.


Defne kızım, sabah uykusundan uyandırılarak çıktı sabah gezmesine. Uyur uyanık kıyafetlerini giydirdim. Ama her daim gülen bebeğim çok mutluydu yine. Kapıya çıktığımızda bu mutluluğu daha bir arttı. Kahvaltısını evde verdiğim için bir süre rahat ettim dışarıda. Fakat benim zıp zıp kızım dururmu elde avuçta kucakta. Özgür olmalı, yerlerde emeklemeli, tırmanacak bir yerler bulmalı, araştırmalı. Ne arabasında ne de kucakta olmayı hiç sevmiyor. Biz kahvaltımızı yaparken bir süre uslu uslu durdu arabasında. Sonra uykusuda gelerek sıkıldı tabiki. Ah be meleğim çimlere bıraksam seni nasılda mutlu olursun biliyorum ama olmazzzzz , dedim usulca kulağına. Kucaktan kucağa gezdikten sonra uyutma işlemi gerçekleşti. O ara sohbete daha fazla katılma imkanım oldu sanırım. Ama sadece ben değil hepimiz aynıydık. Herkes çocuklarına birşeyler söylüyor, yada beslemeye çalışıyor. Sonrasında Defnoş uyandı meyvesini güzelce yedi pozlar verdi bol bol ve arkadaşlarıyla vedalaştı. Hiç bitmesin istedi gün, annesi gibi. Eve geldiğimizde hemen bıcı bıcı yaptı miniğim. Giydirirken kapandı gözleri koltukta ve uzun uzuuun uyuyacaktı ki Erol amcası aradı ve evlernin bahçesine davet etti bizi. Yine apar topar, Defne uyur uyanık giydirildi ve gidildi. Ohh serin serin ne de güzel vakit geçirdik bugün dedim. Yedik içtik, güldük eğlendik. Defne arada çığlıklar atarak bende burdayım uleeen dedi:)) Sonra annesinin kucağında daldı uykuya ve yarım kalan uykusunu arabasında tamamladı. Rukiye teyzesinin bahçesinde, asma altında derin uyudu kızım.
Akşam olduğunda ise günün anlam ve öneminden mutlu, sıcaktan yorgun bir aile olarak döndük evimize.


Arayı fazla uzatmadan tekrar yine yine yaşayalım böyle günleri. Yaşanılan pazar için herkese teşekkürler.......

26 Temmuz 2010 Pazartesi

HAYIRLI KANDİLLER....



DUALARDA UNUTULMAMAK DİLEĞİMLE HERKESİN BERAT KANDİLİ MÜBAREK OLSUN...

2.MİMLENİŞİM....

Oturmuş takip ettiğim arkadaşlarımın bloglarına bakarken mimlendiğimi okudum tesadüfen:) Amanııın dedim ne yazıcam nasıl yazıcam derken birden heyecanlandım.

Sevgili ece ve annesi mimlemiş beni.Teşekkür ediyorum ve cevaplarıma geçiyorum.


Felsefem: hayatı gerçekleriyle görmek, iyi düşün iyi olsun demek isterdim ama bunu hiç yapamıyorum,

Hayat: acısıyla tatlısıyla ama güzel ,

Çocukluk: masumiyet, oynadığım evcilik oyunları,

Güneş: sevmesemde hergün doğmalı evime,

Gözler: kalbin aynasıdır, bir bakış anlatmalıdır herşeyi,

Yıldızlar: yere uzanıp seyredeceksin o pırıltıyı,

Güzellik: her yaşta bir başka, her bedende farklı,

Sevgi: daima içimde büyüttüğüm,

Aşk: zamanla aşk aşk olmaktan çıksada, hiç bitmemeli,

Müzik: her tür dinlemeyi severim kafa şişirmedikten sonra tabiki:)

Dost: anlamı büyük olsada kişi sayısı az olur genelde, ama ben şanslıyım bu konuda,

Para: bu şartlarda mutlaka olmalı, insanı şımartmayacak kadar:)

Zaman: hiç anlamıyorum çok hızlı ,

Kadınlar: erkeklere göre anlaşılması zor varlıklar ama bizsizde olmazzzzz:)

Savaş: olmasın barış varken,

Ağlamak: yapımda var, bazen ne kadar sıksamda kendimi sonunda istemeden akar gözyaşım rahatlarım,

Deniz: sessizce dinleyeceksin gözlerini kapatıp.açtığında gün batımının yansımasını izleyeceksin,

Ayna: eskisi gibi bakmıyorum:)

Hayal: kurmadanda olmuyor ki. burcumun özelliğidir taşıyorum.

Bende mimlenişimin şerefine;
Durunun annesi yani http://aysegulgenciz.blogspot.com/ ,
hergün merakla bugün neler yapmış diye baktığım http://mintininmutfagi.blogspot.com/ arkadaşlarımı mimlemek istiyorum.

23 Temmuz 2010 Cuma

TATİL İSTİYORUM....


Bu kedicik gibi, deniz kenarında ama gölgede serin serin yayılıp yatmak, gözlerimi kapatmak, dinlenmek istiyorum. Artık çok mu zor bu hayalim? Yani uzanmak, uyumak ve dinlenmek. Olsun ben yine de istiyorum.
Beni bilenler bilir, hiç sevmem yazı, güneşi, sıcağı. İlkbahar yada sonbahar benim mevsimim. Suyu severim, denizi. Kim sevmez ki. Her sene gittiğimiz ve çektiğimiz fotoğraflarımıza bakarken buldum bu resmi bugün. Kediciği kıskanarak, ohhh dedim keyfe bak kebap:)) Geçen yıl hamile oluşumdan dolayı kısa bir Ağva tatili yapmıştık o da güzeldi ama ııh ben öncekilerden istiyorum.
Ama minicik, küçücük bir sorunumuz var. Nedir derseniz, benim melek kızım Defnoşum. İşte bu yüzden bu sene tatil planı yapamaz oldum. Düşünmesi bile yoruyor beni gerçekten. Evde herşeyin elimin altında oluşu, Defne'nin özgürce yerlerde emekleyip yuvarlanması, kucakta ve arabasında sıkılan hareketli bir bebek olması varken ben nasıl tatil yapabilirim ki diyorum. Herkes, gidin en rahat rahat tatiliniz olur diyor. Ama ben korkuyorum. Hareketli olması bir yana beslenmesi nasıl olur ki? Denizle tanışmasınıda çok istiyorum. Minicik ayaklarını şap şap suya soksun, kumla oynasın. Bilmiyorum. Zamanda daralıyor. Ramazan ayı yakın.
Haa birde kocamaaaan bir bavul hazırlamak lazım. Ki ben bu konuda abartmayı çok severim. Kısa yolculuklarımızda bile evde ne varsa doldururuken çantama, böyle bir ihtimalde neler yaparım bilemiyorum:))
Bakalım karar verirde bir yerlere gidebilirsek sizlere danışacak çok şeyim olacak. Aslında şanslıyım bir yönden. Tüm yakın arkadaşlarımızın çocukları var ve hepsi bu dönemden geçtiler. Onların başını ağrıtabilirim böyle giderse.

22 Temmuz 2010 Perşembe

SADE KEK...


Geçen haftalarda ziyaretimize gelen ablamın kızı Melike ve teyzemin kızı Zeynep, ikindi çayı boş gitmez kek yapalım dediler. Benimde canıma minnet:) Hemen malzemeleri hazırladım onlara. İnanın bu kadar güzel kabarıp tadının bu kadar lezzetli olacağını tahmin etmiyordum:) Kendilerinede bizzat söylemiş bulundum bu düşüncemi. Bildiğimiz basit kek tarifi ama çok güzel olmuştu gerçekten. Artık malzemeden mi malzemeyi benim hazırlamamdan mı yoksa bizim kızların elinde mi bu lezzet bilemiyeceğim diye gülüşüp durmuştuk. O gün 3 dilim yemiştim sanırım. Ellerinize sağlık kızlar siz bize sık sık gelin kek yapın olur mu?
Malzemeler
3 yumurta
1.5 su bardağı şeker
yarım su bardağı sıvı yağ
1 su bardağı süt
3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
isteğe göre kakaoda koyabilirsiniz.
süslemek için pudra şekeri.
Yapılışını yazmama gerek var mı bilmiyorum malum normal kek herkes bilir diye düşünüyorum ama yinede belirteyim.
Yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz, sıvı yağ, süt ekleyip tekrar çırpıyoruz, vanilya, kabartma tozu ve unu ayrı bir kapta karıştrıp harca ekliyoruz. Yağlanmış kek kalıbına döküp 170 derecede ısınmış fırına atıyoruz. Piştikten sonra kalıptan çıkarıp üzerine pudra şekeri döküyoruz.Afiyet olsun.
NOT: Keki kalıptan kolay çıkarabilmek için, fırından alır almaz ıslak bir bezin üzerine koyuyorum kalıbı. Üzerine tekrar nemli bir bez örtüyorum. Bir müddet böyle bekleytip ters çevirdiğimde kolayca çıkmış oluyor.

21 Temmuz 2010 Çarşamba

DÜN AKŞAM VE 3. KEZ....



Evet dün akşam saat 22.30, Defnoşumun uyku vakti geldiğinde, karnı doymuş altı temizlenmiş kızımı alıpta uyutayım derken, baktım ki yanımda koltukta yuvarlanıp duruyor uyudu uyuyacak. Bir sağa bir sola derken ba baa, de dee diye mırıldanarak kapadı gözlerini minik kuşum. 3. kez böyle uyuyor. Bir keresinde yoğurt yerken ağzı dolu uyuya kalmıştı, bir kere oyun oynarken birde dün akşam. Devamını diliyorum inşallah. Hemen fotoğrafını çektim, biraz çekim kötü ama olsun değil mi?

20 Temmuz 2010 Salı

8.AY VE YAŞADIKLARIMIZ.....


Büyütüyoruz ve O'nunla yeniden yaşıyoruz hayatı en baştan. Hergün yeni birşey öğreniyoruz, biraz O bizden, biraz da biz O'ndan. Kocaman insanmış gibi O'ndan güç alarak kocaman yapıyoruz sevgimizi. Daha da anlam kazanıyor herşey hayatımızda. Önceden, yani Defne hayatımızda değilken ne kadar boşmuş diyorum herşey, ne kadar sessizmiş evimiz. Şimdi sabahlar daha bir güzel, gecelerse ayrı. Nefesin yetiyor mutlu olabilmemiz için. O misler gibi kokunu içimize çekmek, yumuş yumuş ellerini tutmak, sıkıca sarılmak, doyasıya öpmeyi isteyip kıyamamak. İşte böyle birşeysin sen kızım. Öpmeye kıyamadığımızsın.



Kocaman 1 ay daha geçti bize kısacık gelen.Büyüyorsun meleğim, 8 aylık güzeller güzeli bir kız oldun. Bahtında güzel olur inşallah.
Defne bu ay;
- artık yerlerde sürünmeyi bıraktı dümdüz ve hızla emekliyor, oda oda geziyor,
- rahatlıkla oturabiliyor fakat oturmayı sevmiyor, çünkü evde öğreneceği çok yer var sürekli hareket halinde,
- geceleri hala bizim odamızda yatıyor odasını ayıramadık,
- karyolasına bırakıldığında dakikada korkuluklarına tutunup, kafası birazcık vursada ayağa kalkıyor,
- koltuk, sandalye ne görürse hemen tutunup ayağa kalkıyor,
- suyla oynamaya bayılıyor,
- herkesle gülerek yada defnece konuşarak anlaşıyor,
- ma ma, de de, ba ba, uff, puff, disss ve arada sanki an ne diyor gibi:),
- bu ayda bazen zorlasada öyle yada böyle anne sütü almaya devam ediyor,
- menüsünde, meyve püresi, çorba, yoğurt, arada muhallebi blunuyor,
- dişlerde şuana kadar bir gelişme yok beklemekteyiz,
- uykuları düzenliydi,gündüzleri uzun uykusu biraz azaldı, geceleride düzenliydi fakan son yaşadığımız hastalığa kadar,
- kendi kendine oyun oynayabildiği gibi birilerinin onunla oynamasına bayılıyor.
Doktor kontrlümüze gelince,
Bu ay kızım 71 cm, 9700 gr olmuş maşallah. Demir ilacı ve vitamine devam. Bu ay ki kontrlümüz hastalığına denk gelince hem aylık muaynesi ,hemde hasta olduğu için muayne edildi.
8. ayı noktalayacağımızın son günlerinde kızımın rahatsızlığı çok üzdü beni. Ama iyileşti çok şükür. Biraz huzursuzluk var oda dişler çıkana kadar böyle sürecek gibi.
Hep güzel şeyler, güzel anılar yazabilmek için, meleğimin meleklerimizin her zaman sağlıklı olabilmesi için dua ediyorum.
Kocaman sevgilerimizi sunuyoruz kızımla herkese.......

19 Temmuz 2010 Pazartesi

BEBEĞİM HASTA.....

Canım çok sıkkın. Moralim diplerde geziyorum bu sıra. Kızım, meleğim doğduğundan bugüne ilk defa hastalandı. Üç gün ateşler içinde yandı güleç yüzlü miniğim.Geçtiğimiz perşembe günü aniden, hiçbir belirti olmadan çıkan ateşi, gece 39.5 e kadar yükselince ve verdiğimiz calpol şurup, fitil işe yaramayınca sabahı doktorda aldık soluğu. Yapılan muayne, kan ve idrar tahlili ve sonuçta hiçbir sorunu yok kızımın. Herşey normalken bu ateş ne peki. Dişler mi geliyor diye doktoruna sorduğumda, bu kadar dirençli ateş olmaz yanıtını aldım. Daha hafif ateşle atlatılırmış. Yine şükürler olsun dedim içimden kan ve idrar tahlilinde hiçbir sorun çıkmaması sevindirici birşeydi.
6. hastalık diye bir hastalık varmış. Daha önceleri duymuş ama nedir nasıl olur hiçbir bilgim yoktu. Doktoru, düşmeyen bir ateş ve yapılan bütün tahlillere rağmen herhangi bir bulguya rastlanmadıysa 6. hastalık olabileceğini söyledi. 3 gün ateş devam eder sonrasında karın ve sırtta başlayan pembe renkte kızarıklıklar olur ardından döküntü olarak kaybolur dedi. Bu kızarıklıklar kaşıntı, yanma falan yapmazmış. Hastalığın bitiminde ateşin düşmesiyle belirir ve geçermiş. Bunu da yaşayıp öğrenmiş olduk. Calpol şurubun böyle dirençli ateşte pek etkili olmadığını söyleyen doktoru, başka bir ateş düşürücü verdi ve ateşlendiği zamanlarda ılık duş aldırmamızı, sürekli ateşini takip etmemizi, bunun 3 gün süreceğini, beklememiz gerektiğini söyleyerek evimize yolladı.
Evet tam 3 gün sürdü, en düşük 37.5 olan ateşi 1 saat sonra tekrar 39 lara çıktı. Uykusuz geceler, yorgun uyanılan sabahlar, ilaçtı, fitildi, duştu derken, kızımın ateşinin çıktığı andaki bitkin hali, baygın bakışı ve sürekli uyuma istediği içimi parçaladı. Ateşi biraz düşer düşmez ise gözleri yine kocaman açılıp oraya buraya saldırmaya başlıyordu meleğim. Ve bugün, o söyledikleri kızarıklıklar belirmeye başladı vücudunda, minik minik isilik gibi. Yüzünde daha çok sanki. Ensesinde sırtında karnında daha az. Bu arada Ateşide normale döndü. Fakat Defne hala huzursuz, iştahı azaldı, gece uykusu düzensizleşti. Sanırım dişlerde gelicek yakın zamanda. Damakları çok kötü oldu. Ağzına bişey girdiği an kızıyor.
Defne ilk defa bu kadar sarsıldı. İnşallah daha da düzelecek güzel kızım. Eeee hep iyi olucaklar diye birşey yok. Hasta olucaklar, düşücekler, ağlıyacaklar, gülecekler böyle büyüyecek minikler ve annelik ne kadar zormuş bunu bir daha anlamış oldum.
Neyse, Allah dermansız dert vermesin diyorum. Herkesin bebeğini benim kızımı da korusun. Onlara birşey olmasın. Hep gülsün yüzleri.
6. hastalıkla ilgili bilgiyi tıklayarak öğrenebilirsiniz.

16 Temmuz 2010 Cuma

KIZIMA KEMİK SUYU İLE BEZELYE ÇORBASI


1 su bardağı bezelye
1 patates
1 kuru soğan
1 .5 su bardağı su
1 su bardağına yakın kemik suyu
1 tatlı kaşığı zeytinyağ
göz kararı irmik yada pirinç
1 dilim eti cicibebe kızarmış ekmek
Yine bütün malzemeler düdüklü tencerede pişirilir süzgeç yada blendırdan geçirilir. Zeytinyağ ilave edilir. Kızarmış bebek ekmeğiyle afiyetle yedirilir tabiki sevilirse:)

15 Temmuz 2010 Perşembe

ASLINDA;



oyuncak sepeti olarak kullanılacaktı bu gördüğünüz file. Ama ne mümkün. Bu konuda anasına çekmiş olan kızım, durmak nedir bilmeden ordan oraya emekleyip tırmanmaya başlayınca, kendine göre ayarlıyor herşeyi.Böylelikle amaçlarda değişiyor haliyle. Önce elleriyle sepete tutunup kalkmaya çalıştı minik kuş, baktı ki olmuyor çekti yatırdı eliyle ve kısaca inceledi.



Ben, ortalık oyuncaklardan biraz açılır belki demiştim ama yanılmışım.Ayrıca bu düzeni sağlama konusunu unutsam çok iyi olucak. Sonuçta bütün oyuncaklar etrafa saçıldı veee,




durum bu:))


kısa süren yolculuk ve çıkış yok:)

14 Temmuz 2010 Çarşamba

KIZIMA SEBZELİ TAVUK ÇORBA


Kızım çorbasını içerken son anda geldi fotoğrafını çekmek ve geç olmadan yetiştim. Defnoş bu çorbayı sanki daha seviyor gibi.
Önceden tavuğu alıp dilim patates ve havuçlarla düdüklüde haşlıyorum. Suyunu süzerek saklama kaplarına birer çorbalık olucak şekilde ayırıyorum. Tavuğuda yine her çorbada kullanabilceğim gibi parçalayıp alimünyum folyolara sarıp buzdolabı poşetine koyuyorum. Haşlanmış olan dilim patates ve havuçlarıda yine saklama kabına alıp, tavuk çorbasını yaparken kullanmak için atıyorum dondurucuma. Böylelikle tavuk çorbası yapmak istediğim zaman parça tavukta suyuda sebzeside hazır elimin altında olmuş oluyor.
Malzemeler,
1 su bardağı tavuk suyu
1 su bardağı su
göz kararı tavuk parçası
1 yemek kaşığı tel şehriye yada pirinç
2 dilim haşlanmış patates
2 dilim haşlanmış havuç
1 tatlı kaşığı zeytinyağ
1 dilim eti cicibebe kızarmış ekmek
Tüm malzemeleri küçük tencereme alıp şehriyeler pişene kadar kaynatıyorum. Diğer malzemeler, zaten haşlanarak piştiği için bu aşama kısa sürüyor. En son blendırdan geçirip, zeytinyağınıda ilave edip, ufak parçaladığım ekmekle afiyetle yediriyorum kızıma.



KIZIMA SEMİZOTU ÇORBASI....


Defne ek gıdaya başladığından bugüne sürekli değişik şeyler yapıp yedirme telaşındayım. Meyve dışında herşeyi biraz zorla yesede ben inatla sevebileceği şeyleri arıyorum.
İlk günler herkesin yaptığı gibi sebze püresi yapıyorum öğle öğünü olarak. Günler geçip Defne büyüdükçe ayına göre tarifler aramaya başladım. Bazen kendi kafamdan birşey uydurup bazende ordan burdan alıntılar yaparak pişirdiğim çorbaları veriyorum kızıma.
İşte buda ordan burdan alıntı çorba;
Malzemeler:
250 gr yıkanıp temizlenmiş semizotu
1 minik doğranmış patates
1 minik doğranmış domates (pişmiş olacağı için herhangi bir zararı olmazmış araştırmalarıma göre)
1 yemek kaşığı pirinç, isteğe bağlı yeşil mercimek yada kırmızı mercimek
1.5 su bardağı su
zeytinyağ
1 dilim eti cicibebe kızarmış ekmek
Ben tüm çorbaları yaptığım gibi bu çorbayıda düdüklüde pişiriyorum. Tüm malzemeleri tencereye alıp suyunu ilave edip kapatıyorum. 20 25 dk pişiriyorum. Sonraki aşamada çoğunlukla tel süzgeçten yada acil işim varsa blendırdan geçirip tabağa alıyorum. Üzerinede 1 yemek kaşığına yakın zeytinyağ döküp karıştırıyorum. 1 dilim kızarmış ekmeğide elimde ufalayıp ilave ediyorum ve kızıma ılık bir şekilde yediriyorum.
Bu aralar çorbalarını 2 günlük hazırlıyorum. Kalan çorbayı saklama kabına alıp, soğuyunca dolaba koyuyorum. Ama genelde taze olarak günlük hazırlamaya çalışıyorum.

13 Temmuz 2010 Salı

PEÇETELİKLERİM.....



Yine yayınlamakta çok geç kaldığım bir yazı ve resimle karşınızdayım.


Canım arkadaşım Nurcan'nın, bir Bursa seyahatimizde beni ziyarete gelip, hediye olarak getirdiği peçetelikleri resimde gördüğünüz. Burdaki yazımda bahsetmiş fakat o an yayınlayamamıştım. Çok şık ve ciciler. Ben O'na hamarat yaratık diyorum her seferinde:)) Tek hediyesi bu değildi 3 lü kek kalıbıyla beraber bu peçetelikleride hazırlamış arkadaşım bana. Gördüğümde o kadar sevinmiştim ki anlatamam. Ellerine sağlık. Her zamanki gibi çok incesin. Tekrar burdan da teşekkür ediyorum canımcım.


Yeğenlerim geldiğinde onlara hazırladığım masada kullanmak kısmet oldu peçeteliklerimi.

Alper ve seni kocaman öpüyoruz kızımla.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

İYİKİ VARSIN HAYATIMDA......


Geçen yıl temmuzun 6'sı biz iki kişiydik. Sen büyük aşkım ve ben. Biri daha vardı içimde sessizce büyüyen.
Geçen yıl, sana kendi ellerimle yapmıştım pastanı. Pek şekil veremesemde, kalp şeklinde bir kekti kremayla meyveyle süslenen.
Geçen yıl temmuzun 6'sı sessizdi evimiz, küçük bir notla kutlamıştı bebeğim babasını.
Bu yıl mı?
Temmuzun 6'sı 2010 biz 3 kişiyiz. Sen büyük aşkım, kızım daha da büyük aşkım ve ben.
Bu yıl bir hazırlık yapamadım sana, kızımla aldığımız hediye dışında. İyi ki hayatımdasın. Ben senin gibi bir eşe, kızımda böyle bir babaya sahip olduğu için çok şanslıyız.
YÜREĞİN KADAR TEMİZ BİR ÖMÜR DİLİYORUM HEP BERABER OLACAĞIMIZ.
NİCE MUTLU YILLARA AŞKIM.
SENİ ÇOK SEVİYORUZ........ ( kızın ve ben)

EVDEKİ BÜYÜK TEHLİKELER....


Defne daha 2 3 aylık iken, herkes bana en rahat dönemlerin, biraz daha büyüsün, emeklemeye ve bir de yürümeye başlayınca zor günler başlıyacak senin için diyorlardı. Şimdi çok hak veriyorum. Önceden, yani yeni yeni dönmeye başladığında yerde oyun alanında yalnız bırakıp işimi rahatlıkla yapabiliyordum. Ya şimdi, bu mümkün değil. Çok hareketli olan kızım önce yerlerde sürünmeye başladı geri geri giderek koltuk altlarına girdi, sonra ileri emeklemeye başladığında ve evin belli yerlerini keşfetmeye girişince durumlar değişti. Artık 2 dk yalnız bırakamıyorum. Kendi başına oyun oynayabilen bir bebek benim miniğim. Fakat, ya bişey olur korkusu onu yalnız bırakmamı engelliyor.
Resimde görüldüğü gibi, yere bırakır bırakmaz ya tv sehpasına, telefona, ya masa altında sandalye aralarına, kapılarla oynamaya, gördüğü her değişik şeye hızla emekleyip saldırıyor meleğim. Arada kafasını vuruyor bir yerlere, hızla emeklerken ellerinin üzerine düşüyor. Mama sandalyesinde otururken ise olduğu yerde ters dönmeye çalışıyor birşeyleri görebilmek için. Şuan evdeki heryer tehlike sinyali veriyor bana. Ne kadar kollasamda ufak tefek kazalar olucak. Öyle öyle büyüyecek diyor annem. Evi süpürürken, elektrikli süpürgenin peşinde dolanıp kablosunu yakalamaya çalışıyor. Bu yüzden mama sandalyesine koyuyorum hemen Defne'yi. Masada yemek yerken örtüyü çekmeye çalışıyor. Anlıyacağınız işim gerçekten zorlaştı. Tüm gün yanında durmam da imkansız.
Aldığım küçük önlemlerle evde yaşayabileceğim küçük kazaları önlemeye çalışıyorum şuan. Tv önüne yastık koyuyorum, emekleyip dönmeye çalıştığında kafası yere vurmasın diye açık alanlara battaniye seriyorum. Ama heryerede birşey bulamam ki. Alışmalı, kendisine zarar verecek olan şeyleri yaşıyarak öğrenmeli diye düşünüyorum. Evde hergün yeni bir yer keşfediyor güzel kızım.
Ne diyelim Allah büyük kazalardan korusun.

9 Temmuz 2010 Cuma

DEFNE ELA'NIN MEVLÜDÜ VE GECİKMİŞ 6 AY KINASI....

Meleğim dünyaya geldiğinde yapılması gereken bebek mevlüdü, kışın domuz gribi korkusu nedeniyle ertelenmişti. Bebeğimiz küçük, gelen giden, kalabalık, hastalık olur düşüncesiyle sonra okuturuz demiştik. Bu süre uzadı ve 6 temmuz salı günü okutmak kısmet oldu.

Bursadan gelen ailem ve burdaki yakınlarımızı davet ederek güzel bir mevlüt yaptık. Kuranlar okundu, sohbetler edildi, ikramlar sunuldu. Allah kızıma uzun ömürler versin diyerek dualarımızı ettik, dualar aldık. Bizi yalnız bırakmayan herkese teşekkür ediyorum.
Bizim oralarda bebek mevlüdü çok şahşahalı olur. Fakat ben bunu yaşayamadım. İstanbul'a geldiğimden bu yana daha hiç böyle birşey görmedim. Bebeğin 40 'ı çıkmadan mevlüt okutulur, lohusa beyaz geceliklerini giyerek örtüsünü örter, süslenir püslenir, saç baş yapılır, bebeğe beyaz elbiseler giydirilir anne yatakta otururken bebekte yanında yatar. Misafirler böyle karşılanır. Lohusa yatağı en güzel şekilde hazırlanır. Lohusa doğumdan sonra bir süre bu süslü yatakta yatar. Ama ben yatak süsleme dışında hiçbirini yapamadım. Ne yatabildim öyle hanım hanım, ne de böyle süslenip adetlerimizdeki gibi mevlüt yapabildim. Neyse ikincide inşallah:))
Gelelim mevlüt gününe. Kızıma cicilerini giydirdik ve maşallah çok uslu durdu hiç üzmedi beni. Dualar okunup bitince, ortam biraz sakinleşip az sayıda misafirimiz kalıncada diğer bir adetimiz olan 6 ay kınasını yaktık meleğime. Yine bizim oralarda kız bebekleri 6. ayını doldurunca kuran okutulur ve kına yakılır. Misafirler aynı gelin kınasında olduğu gibi hediyelerini takarlar. Ve yine buralarda böyle bişey olmadığı için bizimkileri uyardım sakın kimse bişey takmasın kızıma misafirlerimiz yanlış anlamasın, sadece kınasını yakalım dedim. Herkese çok ilginç geldi bu olay, kızıma bile:) şaşkın şaşkın ne yapıyorlar bana diyerek olan biteni anlamaya çalıştı miniğim. İşte birkaç fotoğraf,



Kızımın kınasını yakan ve bana yardımcı olan teyzeciğimin biricik kızı Zeynep'e , bana bu özel günde büyük yardımlarından dolayı anneciğime, babacığıma, canım ablama, canım yengelerime ve yeğenlerime çok ama çok teşekkür ediyorum. Beni hiçbir zaman yalnız bırakmadığınız için ve ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda olduğunuz için sonsuz teşekkürler. Sizi çoooooooooooook seviyorum.

DEFNE;

hediye paketi gibi başına kurdale bağlandığında,

Berra ablasının kucağında,

şapka defilesinde,

yeni keşfettiği yer masa altıda:),

kek yeme savaşında:),

babası, Melike ve Kübra ablasıyla Küçük Çamlıca'da,

annesini kuaförde beklerken.


TÜM SEVDİKLERİMLE GEÇEN HAFTA......



Merhaba herkese, hayırlı cumalar olsun cümlemize.


Bir süre uzak kaldım blogumdan. Nedenini belirtmiştim ve misafir ağırlama zamanı geldi demiştim. Yoğun, yorucu ama bir o kadar da güzel 2 hafta geçirdim. Ailem, bütün sevdiklerim yanımdaydı. İlk önce kızımın büyük ablaları sonrasında teyzesi ve Berra ablası, eniştesi, yengesi geldiler. Onlarından ardından anneanne, dede, Kevser yenge ve Sezen ablası ve büyük anneannesi. Siz düşünün bunca kalabalık ve biz. Kimisi mutfakta birşeyler hazırlar, kimisi Defnoş'la oynar, kimisi çocuğuna bağırır ben de bu koşuşturma içerisinde, yaşadığım mutluluğu her seferinde attığım kahkahalarla gösterdim. Evim düğünümüzden bu yana belkide ilk defa bu kadar kalabalık oluyordu. Evet yorucu oluyor fakat etrafımda olan insanlar canlarım ve hep yanlarında olmak istediklerim. Geceleri yaptığımız sohbetler, gün içerisinde yaşadığımız yorgunluğu hepimize unutturuyordu. Defne ise çok mutluydu yine. Kucaktan kucağa, bir ablasından teyzesine, yengeden dedeye gezdi gülücükler saçarak.


Bu kalabalığın asıl sebebi var, kızıma bebek mevlüdü yapamamıştım. Kışın doğduğu için ve domuz gribi yaygarasından dolayı ertelemiştim hep. Geçenki Bursa ziyaretimiz sonucunda yaptığımız planlarla 6 temmuz uygundur dedik ve karar verdik. Herkes Defnoş için toplandı anlıyacağınız. Bunu ayrı bir konu olarak yazacağım. Kısadan geçmek istemem:)


Günler geçti ve herkes yavaş yavaş dağıldı. Biz yine kaldık yalnız. En kötüsü bu oluyor işte. Önce babam, annem yengemler gittiler. Dün sabahta ablamı, kızlarını ve teyzemin kızı Zeynep'i yolcu ettik. Çok ağır geldi bu ayrılık. Alışıyorum ve yalnız kalıyorum. Gerçi bir süre sonrada yalnızlığa alışıyorum. Anlatılması güç duygular yaşıyor insan. İki gündür aptal gibiyim bu yüzden. Daha birkaç gün öncesinde ev dolup taşarken şimdi çıt çıkmıyor Defne dışında. Suskunum, ağzımı açmak iki kelime konuşmak bile istemiyor canım. Ama güzel şeyler bunlar, böyle ayrılıklar olsun hayatımızda diyorum sonradan.


Bundan sonra arayı uzatmak yok onlar gitti ama en yakın zamanda ben Bursa'da olacağım inşallah. Hepinizi çok ama çok seviyorum.

8 Temmuz 2010 Perşembe

TÜM İSLAM ALEMİNE, AİLEME , DOSTLARIMA,


DUALARDA UNUTULMAMAK DİLEĞİMLE....................

1 Temmuz 2010 Perşembe

FISTIKLARIM GELDİ.....

Defne kızımın ablaları nihayet geldiler ziyaretimize. Dün akşam, Defne kapıda Kübra ve Melike ablasını görünce kısa bir şok geçirdi diyebilirim. Öyle şaşkın ve dikkatli baktı ki ikisinede. Eee bizim koca cadılarda bir çığlık attılar ki Defnoş'u görünce, çocuk napıcağını şaşırdı. Canlarım benim, gördüğünüz bu iki güzellik varya, miniciktiler bir zamanlar. Şimdi kocaman genç kız oldular. Biri ablamın diğeride abimin kızı, sanmayın yeğenler bu kadar, gerisi bir iki gün arayla gelicekler buraya. Berra, Sezen ablası, Hasan Emir abisi var daha:)
Şimdi Defnoş Kübra ablasının ayaklarında sallanıyor, keyfine diyecek yok anlıyacağınız. Birazdan giyinip kuşanıcaz ve dışarı çıkıcaz kızımla ve yeğenlerimle.